Buyuk Gunahlar

Allah Te'âla şöyle buyuruyor:

Rasulullah'a (s.a.s) en büyük günahlar sorulmuş. Rasulullah (s.a.s) de şöyle buyurmuştur:

"Allah'ın
seni yaratmış olmasına rağmen ona herhangi birini denk tutmandır." Daha
sonra hangisidir? diye soruldu: "Seninle yemek yemesinden korktuğun
için çocuğunu öldürmendir." Sonra hangisidir diye soruldu. "Komşunun
hanımıyla zina etmendir." buyurdu. (Buhari, Müslim)

"Zina
eden mü'min, (halis) mü'min olduğu halde zina etmez. Hırsızlık yapan da
(halis) mü'min olduğu halde hırsızlık yapmaz. İçki içen de (halis)
mü'min olduğun halde içki içmez." (Buhari, Müslim, Ebu Davut, Tirmizi, Nesei)

"Bir
kul zina ettiği zaman iman ondan ayrılır ve bulut gibi başının üzerinde
durur. Zina fiilini bitirdiği zaman da imanı tekrar kendisine döner." (Ebu Davud, Tirmizi rivayet etti.) (Hakim ve Zehebi bu hadis Buhari ve Müslim'in şartlarına göre bu hadis sahihtir. dediler.)

"Bir kul zina ettiği zaman iman ondan ayrılır ve bulut gibi başının üstünde durur." (Ebu Davut, Tirmizi) (Hakim ve Zehebi bu hadis Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir dediler)

"Allah
kıyamet gününde üç kimse ile konuşmaz, onlara rahmet nazarıyla bakmaz,
onları temize çıkarmaz ve onlar için acıklı bir azab vardır. Bunlar:
"Zina eden evli kimse yalancı idareci, kibirli fakir." (Müslim, Nesei)

"Savaşa
çıkan mücahitlerin geride bıraktıkları hanınmları savaşa çıkmayıp orada
kadınlarla kalan mü'minlere (savaşta oldukları müddetçe) anneleri gibi
emanet edip de sonra hanımını emanet bıraktığı bu kimse bu emanete
hıyanet ederse, kıyamet günü ailesine ihanet edilen, kendisine hiyanet
edenin yaptığı her iyiliğinden dilediğini alır. Dikkat ediniz." (Müslim)

(İmam Nevevi şöyle dedi:

Savaşa çıkan mücahitlerin geride bıraktığı hanımlara şu şekilde hürmet edilir.

1. Onlara iftira atmamak, haram olacak şekilde onlara bakmamak, onlarla yalnız kalıp haram olacak şekilde onlarla konuşmamak.

2. Onlara yardım etmek, iyilik yapmak ihtiyaçlarını gidermek suretiyle hürmette bulunulur.)

"Allah
dört sınıf insanı sevmez. Onlar; çok yemin eden satıcı, kanatkar
olmayan, büyüklenen fakir, zina eden evli kimse, zalim idareci." (Nesei sahih senetle rivayet etti.)

Zinanın en kötüsü kişinin kendi annesi, kız kardeşi, üvey annesi ve diğer mahremleriyle yaptığı zinadır.

"Nikahı yasak olan mahremlerinden biriyle zina yapanı öldürün." (Hakim rivayet etti ve bu hadis için sahih dedi)

"Bera
(r.a) şunu rivayet etmiştir: "Dayım Ebu Bürde elinde sancak olduğu
halde yanımdan geçti nereye gidiyorsun diye sordum. Dedi ki: Rasulullah
(s.a.s) beni babasının hanımıyla evlenen birini öldürüp malını almak
için gönderdi." (Ebu Davut, Tirmizi, Nesei, İbn-i Mace, Ahmed)

(Bu
kişi üvey anneyle evlenmek yasak olduğu halde bunu evlenmek suretiyle
meşrulaştırdığından dolayı mürted olup öldürülmüş malı da ganimet
alınmıştır. Yoksa zina ettiğinden dolayı değildir. Bu kişi hadden değil
küfren öldürülmüştür. Çünkü kafirin malı ganimet olarak alınır.)

Allah-u Te'âla şöyle buyuruyor:

"Namuslu
ve hür kadınlara (zina) iftirası atan sonra dört şahit getiremeyen
kimselere seksen değnek vurunuz. Onların şahitliğini ebediyyen kabul
etmeyiniz. Onlar fasıkların ta kendileridir." (Nur: 4)

Rasulullah
(s.a.s) "Helak edici yedi günahtan sakının....." hadisinde hiçbir
şeyden haberi olmayan mü'min kadınlara iftira atmayı da zikretmiştir.

Allah-u Te'âla şöyle buyuruyor:

Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:

Mü'minlerin
annesi Hz. Aişe (r.a) hakkında gökten onun temiz, iffetli olduğuna dair
ayet indikten sonra onu iftirada bulunan kişi, Kur'an'ı yalanlamış ve
dolayısıyla kafir olmuştur. Böyle olan kişi öldürülür.

Alla-u
Te'âla Kur'an'ı kerim'in birçok yerinde Lut kavminden bahsetmektedir.
Allah bu kavmi yaptıkları bu kötü fiilden ötürü helak etmiştir.

Alimler livatanın büyük günah olduğunda ittifak etmişlerdir.

Allah-u Te'âla şöyle buyurmuştur:

Livata zinadan daha çirkin ve daha kötüdür.

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:

İbn-i Abbas (r.a) şöyle demiştir:

İbn-i Abbas (r.a) şöyle demiştir:

Kadınların sihaki (yani birbirleriyle zina yapmaları: sevicilik) zinadır. (Taberani)

Şafii
(r.a) mezhebine göre, livata yapan kişinin cezası zinakarın cezasıyla
aynıdır ve islam ümmeti kölesiyle livata yapan kişinin mücrim olduğu
konusunda ittifak etmişlerdir.

Allah-u Te'âla şöyle buyuruyor:

"Onlar yalan yere şehadet etmezler." (Furkan: 72)

Bazı hadislerde yalan yere şehadet Allah'a eş koşmaya denk tutulmuştur.

Allah-u Te'âla şöyle buyurmuştur:

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyuruyor:

Yalancı şahit bir çok büyük günahı bir arada işlemektedir. Bu günahlardan birincisi; yalan ve iftiradır.

Allah-u Te'âla şöyle buyuruyor:

"Şüphesiz Allah, haddi aşan, çok yalancı olan kimseyi hidayete erdirmez." (Mü'min: 28)

Bir hadiste ise şöyle geçmektedir.

"Mü'min her ahlak üzerine yaratılabilir. Hıyanet ve yalan üzere ise asla."

İkincisi; aleyhinde şahitlik yaptığı şahsa zulmetmektir. Çünkü onun şehadetiyle adamın malı, canı veya şerefi gasbediliyor.

Üçüncüsü;
Lehine şahitlik yaptığı kişiye zulmetmektir. Çünkü bu şahitlik
dolayısıyla haram bir malı almış ve böylece Cehennemi haketmiştir.

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

"Hakkınız
olmadığı halde şahitlerin ifadesine bakarak birinize müslüman
kardeşinin malından bir şey verdiğim takdirde onu almayın. Çünkü
kendisine bir ateş parçası vermişimdir." (Buhari, Müslim, Malik,
Muvatta'da)

Dördüncüsü; Başkasının malı, canı, kanı, ırzı, şerefi Allah tarafından kendisine haram kılındığı halde onu helal yapmaktır.

Başka bir hadiste Rasulullah (s.a.s) şöyle buyuruyor:

Allah-u Te'âla şöyle buyuruyor:

Yol
kesme tehdidinde bulunmak bile büyük günahtır. Öyleyse yol kesmek daha
büyük günahtır. Yol kesen kişi yaralama, öldürme ve gasp gibi durumlarla
bir çok büyük günahı bir arada işlemiş sayılır. Ayrıca bu kişilerin
çoğu namazı terkederler, gasbettikleri malları ise içki ve fuhuş yolunda
harcarlar.

Allah-u Te'âla şöyle buyuruyor:

Yol
kesme tehdidinde bulunmak bile büyük günahtır. Öyleyse yol kesmek daha
büyük günahtır. Yol kesen kişi yaralama, öldürme ve gasp gibi durumlarla
bir çok büyük günahı bir arada işlemiş sayılır. Ayrıca bu kişilerin
çoğu namazı terkederler, gasbettikleri malları ise içki ve fuhuş yolunda
harcarlar.

Allah-u Tela şöyle buyuruyor:

"Bir
nebi için ganimet malına hiyanet etmesi olur şey değildir. Kim böyle
hainlik ederse kıyamet günü hainlik ettiği şeyle gelir." (Al-i İmran:
161)

Ebu Humeyd es-Saidi şöyle dedi:

Rasulullah
(s.a.s) İbn-i Lubeybe ismindeki bir şahsı zekat toplamakla
görevlendirmişti. Bu kişi zekat toplamaktan döndüğü vakit: "Bunlar
sizin, şunlar da bana hediye olarak verildi" demesi üzerine Rasulullah
(s.a.s) minbere çıkıp hamd-ü sena ettikten sonra şöyle buyurdu:

"Zekatı
toplamak için birisini görevlendirdikten sonra bana gelip de: "Bu
sizin, şu da bana hediye verildi" diyor. Doğru olsaydı anne-babasının
evinde oturduğunda o hediye kendisine verilir miydi? Allah'a yemin
ederim ki her biriniz haksız birşey alırsa kıyamet gününde Allah'a bu
haksız yere aldığı şeyle kavuşacaktır. Bunun için hiçbirinizin boynu
üzerinde taşıdığı deve, sığır veya koyunla Allah'ın huzuruna geldiğini
görmeyeyim." Rasulullah (s.a.s) daha sonra ellerini yukarı kaldırarak:
"Allah'ım! Tebliğ ettim mi?" dedi. (Buhari, Müslim, Ebu Davut)

Ebu
Hureyre (r.a) dedi ki: Rasulullah (s.a.s)'le Hayber seferine çıkmıştık.
Ganimet olarak altın ve gümüş bulamadık. Sadece bir çok eşya, yiyecek
ve içecek şeyler bulduk. Daha sonra bir vadiye indik. Kölesi
Rasulullah'ın yanında bulunuyordu. Rasulullah'a bu köleyi Cüzam
oğullarından birisi vermişti. Vadiye indiğimiz zaman bu köle devesinin
yükünü çözmeye başladı. Bu sırada kendisine bir ok atıldı ve öldü.
Bizler: "ne mutlu ona şehit oldu, ya Rasulullah!" dedik. Rasulullah
(s.a.s): “Hayır, yemin ederim ki onun üzerindeki elbisesi ateş gibi
yanıyor. Çünkü Hayber'de pay edilmeden önce o elbiseyi almıştı” buyurdu.
Bunun üzerine herkes çok korktu ve adamın biri, bir veya iki ayakkabı
bağını getirip: "Bunları Hayber günü aldım" dedi de, Rasulullah (s.a.s):
“Evet, ateşten iki bağ” buyurdu. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesei)

Rasulullah
(s.a.s) , Ebu Bekir ve Ömer (r.a) ganimet mallarını çalan kimselerin
mallarını yakarlar ve onları döverlerdi." (Ebu Davud)

Abdullah
b. Ömer (r.a) dedi ki: Kırkıra isminde birisi Rasulullah (s.a.s)'in
eşyasını gözetiyordu. O, öldüğü zaman Rasulullah (s.a.s) adamın
cehennemlik olduğunu söyledi. Sahabeler o adamın yanına gittiler ve
adamın yanında daha bölüştürülmeden ganimet malından bir aba almış
olduğunu farkettiler. (Buhari, İbn-i Mace, Ahmed)

Bu hususta hadisler çoktur. Zulüm kısmında bir bölümü zikredilecektir. Zulüm üç türlüdür:

Birincisi; başkalarının malını gayri meşru ve batıl yollardan almaktır.

İkincisi: Öldürmek, dövmek, kırmak, yaralamak şeklindedir.

Üçüncüsü: Lanet okumak, iftira atmak suretiyle halka zulmetmektir.

Rasulullah (s.a.s) Veda Hutbesinde şöyle buyurmuştur:

"Kadınlarınız,
mallarınız, namus ve şerefiniz birbiriniz için haramdır. Tıpkı bu belde
de ve bu ay içindeki gününüz gibi." (Buhari, Müslim, Ebu Davut)

"Taharetsiz kılınan namaz ile hıyanetle elde edilen maldan verilen sadakayı Allah kabul etmez.” (Müslim, Tirmizi)

Zeyd b. Halid el-Cüheni (r.a) şöyle diyor:

"Hayber
gazvesinde ganimete hıyanet eden biri öldüde Rasulullah (s.a.s) onun
cenaze namazını kılmadı ve "Arkadaşınız Allah yolunda hıyanet yaptı"
buyurdu. Eşyasına baktığımızda iki dirhemden az değerde yahudilerden
alınan birkaç tane boncuk bulduk." (Ebu Davud, Nesei, Malik)

İmam Ahmed (r.a) şöyle demiştir:

"Ganimete
hıyanet eden ve intihar eden kimse dışında Rasulullah (s.a.s)'in
cenaze namazını kıldırmadığı bir müslüman bilmiyoruz."

Allah-u Tela şöyle buyuruyor:

"Bir
nebi için ganimet malına hiyanet etmesi olur şey değildir. Kim böyle
hainlik ederse kıyamet günü hainlik ettiği şeyle gelir." (Al-i İmran:
161)

Ebu Humeyd es-Saidi şöyle dedi:

Rasulullah
(s.a.s) İbn-i Lubeybe ismindeki bir şahsı zekat toplamakla
görevlendirmişti. Bu kişi zekat toplamaktan döndüğü vakit: "Bunlar
sizin, şunlar da bana hediye olarak verildi" demesi üzerine Rasulullah
(s.a.s) minbere çıkıp hamd-ü sena ettikten sonra şöyle buyurdu:

"Zekatı
toplamak için birisini görevlendirdikten sonra bana gelip de: "Bu
sizin, şu da bana hediye verildi" diyor. Doğru olsaydı anne-babasının
evinde oturduğunda o hediye kendisine verilir miydi? Allah'a yemin
ederim ki her biriniz haksız birşey alırsa kıyamet gününde Allah'a bu
haksız yere aldığı şeyle kavuşacaktır. Bunun için hiçbirinizin boynu
üzerinde taşıdığı deve, sığır veya koyunla Allah'ın huzuruna geldiğini
görmeyeyim." Rasulullah (s.a.s) daha sonra ellerini yukarı kaldırarak:
"Allah'ım! Tebliğ ettim mi?" dedi. (Buhari, Müslim, Ebu Davut)

Ebu
Hureyre (r.a) dedi ki: Rasulullah (s.a.s)'le Hayber seferine çıkmıştık.
Ganimet olarak altın ve gümüş bulamadık. Sadece bir çok eşya, yiyecek
ve içecek şeyler bulduk. Daha sonra bir vadiye indik. Kölesi
Rasulullah'ın yanında bulunuyordu. Rasulullah'a bu köleyi Cüzam
oğullarından birisi vermişti. Vadiye indiğimiz zaman bu köle devesinin
yükünü çözmeye başladı. Bu sırada kendisine bir ok atıldı ve öldü.
Bizler: "ne mutlu ona şehit oldu, ya Rasulullah!" dedik. Rasulullah
(s.a.s): “Hayır, yemin ederim ki onun üzerindeki elbisesi ateş gibi
yanıyor. Çünkü Hayber'de pay edilmeden önce o elbiseyi almıştı” buyurdu.
Bunun üzerine herkes çok korktu ve adamın biri, bir veya iki ayakkabı
bağını getirip: "Bunları Hayber günü aldım" dedi de, Rasulullah (s.a.s):
“Evet, ateşten iki bağ” buyurdu. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesei)

Rasulullah
(s.a.s) , Ebu Bekir ve Ömer (r.a) ganimet mallarını çalan kimselerin
mallarını yakarlar ve onları döverlerdi." (Ebu Davud)

Abdullah
b. Ömer (r.a) dedi ki: Kırkıra isminde birisi Rasulullah (s.a.s)'in
eşyasını gözetiyordu. O, öldüğü zaman Rasulullah (s.a.s) adamın
cehennemlik olduğunu söyledi. Sahabeler o adamın yanına gittiler ve
adamın yanında daha bölüştürülmeden ganimet malından bir aba almış
olduğunu farkettiler. (Buhari, İbn-i Mace, Ahmed)

Bu hususta hadisler çoktur. Zulüm kısmında bir bölümü zikredilecektir. Zulüm üç türlüdür:

Birincisi; başkalarının malını gayri meşru ve batıl yollardan almaktır.

İkincisi: Öldürmek, dövmek, kırmak, yaralamak şeklindedir.

Üçüncüsü: Lanet okumak, iftira atmak suretiyle halka zulmetmektir.

Rasulullah (s.a.s) Veda Hutbesinde şöyle buyurmuştur:

"Kadınlarınız,
mallarınız, namus ve şerefiniz birbiriniz için haramdır. Tıpkı bu belde
de ve bu ay içindeki gününüz gibi." (Buhari, Müslim, Ebu Davut)

"Taharetsiz kılınan namaz ile hıyanetle elde edilen maldan verilen sadakayı Allah kabul etmez.” (Müslim, Tirmizi)

Zeyd b. Halid el-Cüheni (r.a) şöyle diyor:

"Hayber
gazvesinde ganimete hıyanet eden biri öldüde Rasulullah (s.a.s) onun
cenaze namazını kılmadı ve "Arkadaşınız Allah yolunda hıyanet yaptı"
buyurdu. Eşyasına baktığımızda iki dirhemden az değerde yahudilerden
alınan birkaç tane boncuk bulduk." (Ebu Davud, Nesei, Malik)

İmam Ahmed (r.a) şöyle demiştir:

"Ganimete
hıyanet eden ve intihar eden kimse dışında Rasulullah (s.a.s)'in
cenaze namazını kıldırmadığı bir müslüman bilmiyoruz."

Allah-u Te'âla şöyle buyuruyor:

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

"Kıyamet
günü hesabı görülecek ilk kişi şehit edilmiş kişidir. Bu kişi Rabbinin
huzuruna getirilir ve Allah ona nimetini anlatır o da onu itiraf eder.
Sonra Allah (c.c): "Bu nimete karşılık ne yaptın?" buyurur. Bu kişi:
"Senin için savaşıp şehid oldum deyince Allah (c.c) : "Hayır! Yalan
söyledin Bunu sana " sana "cesur" denilsin diye yaptın ve bu istediğini
dediler." buyurur. Sonra yüz üstü sürüklenmek suretiyle cehenneme
atılması emrolunur.

İkincisi
ise ilim öğrenmiş, başkalarına öğretmiş, Kur'an okumuş adam. Bu da
Allah'ın huzuruna getirilir ve Allah ona verdiği nimetleri bildirir.
Adam da bu nimetleri itiraf eder. Allah: "O nimetlere karşılık ne
yaptın?" diye sorunca adam: "Senin için ilim öğrenip başkalarına
öğrettim ve Kur'an okudum" der. Allah (c.c) ise: "Yalan söyledin. Sana
"Alimdi ve Kur'an okurdu" denilsin diye ilim öğrendin ve Kur'an okudun
ve bu istediğin şey sana verildi" buyurur. Daha sonra cehenneme atılmak
üzere onun yüz üstü sürüklenmesi emri verilir.

Üçüncüsü
Allah'ın kendisine bolluk ve her çeşit mal verdiği adam. Bu kişi de
Allah'ın huzuruna getirilir. Allah verdiği nimetleri bildirir. Adam da
bunları kabul eder. Allah: "O nimetlere karşılık ne yaptın?" diye sorar.
O da senin sevdiğin her yola verdim, harcadım, cevabını verince Allah
(c.c): "Yalan söyledin. Sana "cömertti" denilsin diye bunları sarfettin
ve istediğin şey sana verildi." der. Sonra onun yüzüstü cehenneme
sürülmesi emri verilir." (Müslim, Tirmizi, Nesei)

İbn-i
Ömer (r.a)'dan: "Bir grup insan şöyle dedi: "Biz emirlerimizin
huzurlarına girdiğimizde, dışarı çıktığımız zaman onlar hakkında
konuştuklarımızın aksini diyoruz." İbn-i Ömer (r.a) bunun üzerine: "Biz
bu ameli Rasulullah (s.a.s) zamanında münafıklık olarak sayardık."
(Buhari)

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

Muaz (r.a)'dan Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

“Sizin için en çok korktuğum şey küçük şirktir.”

Ashab: "Küçük şirk nedir?" diye sorduklarında:

“Riyadır.
Allah kullarını amellerine karşılık cezalandıracağı zaman riyakarlara:
"Dünyada gösteriş yaptığınız kimselerin yanına gidin. Onların yanında
bir mükafat bulabilecek misiniz? buyuracak.” (Ahmed)

Allah-u Te'âla şöyle buyuruyor:

Cündüp b. Abdullah (r.a)'dan Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

Ebu Hureyre (r.a)'den, Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyuruyor:

Ebu Hureyre (r.a)'den: Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

"Cehenneme
girecek ilk üç kişi şunlardır: Zalim hükümdar, servet sahibi olup da
malındaki Allah (c.c)'nun hakkını ödemeyen ve kibirli fakir." (İbn-i Huzeyme'nin sahihihde, Münziri'nin Tergib ve Terhib'in de rivayet edilmiştir)

Ebu Bekir (r.a) zekatını vermeyenler karşı savaş açmış ve şöyle demiştir:

"Vallahi!
Her kim namazla zekat arasını ayırırsa onunla muhakkak harbederim.
Çünkü zekat malın hakkıdır. Allah'a yemin ederim ki onlar Rasulullah
(s.a.s)'e verdikleri keçi yavrusunu benden esirgerlerse bundan dolayı
onlara savaş açarım." (Buhari, Müslim)

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

Rasulullah (s.a.s) zekatını vermeyenler hakkında şöyle buyurmaktadır:

“Zekatını
vermeyenlerden hem zekatlarını ve hem de mallarının yarısını zorla
alırız. Çünkü o, Allah'ın hakkıdır ve farz kıldığı şeydir.” (Ebu Davud, Nesei, Ahmed)

İbn-i Mes'ud (r.a) şöyle demiştir:

"Namaz kılmayı ve zekatı vermeyi Allah (c.c) emretmiştir. Kim zekatını vermezse, kılmış olduğu namaz geçersiz sayılır." (Taberani, mevkuf olarak sahih senetle rivayet etmiştir. Münziri'nin Tergib ve Terhib'inde de bu hadis mevcuttur.)

Asbahani'nin (r.a) rivayetinde İbn-i Mes'ud (r.a) şöyle demiştir:

Allah-u Te'âla şöyle buyuruyor:

"Rabbin,
yalnız kendisine ibadet edin, ana ve babaya iyi muamele edin diye
emretmiştir. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlığa
ererlerse kendilerine öf (bile) deme. Onları azarlama. Onlara güzel ve
tatlı söz söyle. Onlara acıyarak tevazu kanadını indir ve "Allah'ım!
Onlar beni çocukken terbiye ettikleri için sen de kendilerine rahmet
eyle de." (İsra: 23-24)

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyuruyor:

"Allah'ın rızası ana-babanın rısazında, O'nun öfkesi de ana-babanın öfkesindedir. (Tirmizi) (Hakim ve Zehebi bu hadis için Müslim'in şartlarına göre sahihtir, dediler.)

Bir
şahıs Rasulullah (s.a.s)'e gelerek cihada gitmesi için izin vermesini
istedi. Rasulullah (s.a.s): “Annen baban sağ mı?” diye sorunca adam:
"Evet" cevabını verdi.

Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:

“Öyleyse onlar için cihad et (çalış)” (Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesei, Ahmed)

"Büyük günahların en büyüğünü size söyleyeyim mi? Allah'a ortak koşmak ve ana-babaya eziyet etmektir." (Buhari, Müslim)

"Ana-babaya iyi muamele etmeyen ve kaderi yalanlayan kişi cennete giremez. (Ahmed)

Abbullah
b. Ömer (r.a) şöyle dedi: “Bir arabi geldi ve Rasulullah (s.a.s)'e "En
büyük günah hangisidir?" diye sordu. Rasulullah (s.a.s): “Allah'a ortak
koşmak” dedi. Arabi: "Sonra hangisidir?" dedi. Rasulullah (sav):
“Ana-babaya eziyet etmektir”. buyurdu. Arabi: "Sonra hangisidir?" dedi.
Rasulullah (s.a.s): “Yalan yere yemin etmektir”. buyurdu.” (Buhari,
Müslim)

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur.

"Anne-baba
cennetin orta kapısıdır. Dilersen koru, delirsen kaybet." (Tirmizi,
Ahmed, İbn-i Mace) (Tirmizi bu hadis için sahih dedi.)

“Cennet
annelerin ayağı altındadır.” (Bu lafızda bir hadis yoktur. Ancak buna
benzer bir rivayet Nesei'de geçmektedir. Bir adam Rasulullah (s.a.s)'e
geldi ve ona şöyle dedi:

"Ben gaza yapmak istiyorum. Bu konuda sizinle istişare etmek için buraya geldim. Rasulullah (s.a.s):

"Annen var mı? diye sordu.

Adam: "Evet cevabını verdi.

Rasulullah (s.a.s) bunun üzerine şöyle buyurdu:

"Gaza
yerine annenin yanında kal ve ona hizmet et. Çünkü cennet, onun
ayağının altındadır. ("İbn-i Mace'de de buna benzer bir rivayet vardır.
Rasulullah (s.a.s) o adama karşı: "Sakın gazaya çıkma. Onun ayağının
dibinden ayrılma. Çünkü onda cennet vardır." Bu hadisin senedi
hasendir.)

"Ana-babasına eziyet eden, iyiliği başa kakan, içki müptelası ve sihre inanan cennete giremez. (Nesei, Ahmed. Bu hadis hasendir.)

"Önce
annene, sonra babana, sonra kızkardeşine, sonra erkek kardeşine sonra
da yakın olana (öncelik sırasına göre) iyilik et." (Müslim, Nesei, İbn-i
Mace)

Rasulullah
(s.a.s)'e gelen bir adam: "Ey Allah'ın Rasulü! Beş vakit namazımı
kılar, Ramazan orucumu tutar, zekatımı verir ve Allah'ın evini
haccedersem bunların karşılığında benim için ne var?" dedi.

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:

"Ana-babasına eziyet eden hariç, bunları yapan kimse Rasuller, Sıddıklar ve şehitlerle beraber olur." (Ahmed, Taberani Münzir'i, Tergibi ve Terhib'de, İbn-i Hibban ve İbn-i Huzeyme sahihlerinde.)

Ebu Bekra (r.a)'dan, Rasulullah (s.a.s) şöyle demiştir.

"Allah-u
Te'âla ana-babaya eziyet hariç bütün günahlardan dilediğinin cezasını
kıyamet gününe kadar geciktirir. Ana-babasına eziyet edenin cezasını ise
hemen verir." (Hakim Müstedrek'inde
rivayet etmiş ve bu hadis için sahih demiştir. Zehebi ise bu hadisin
senedinde, Bekkar b. Abdil Aziz adında zayıf hadis rivayet eden bir kişi
vardır, demiştir.)

"Kişi babasının hakkını ancak onu (mümkün olabilirse) köle olarak alıp da sonradan azat ederse ödeyebilir." (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbn-i Mace)

"Allah-u Te'âla anna-babasına eziyet eden lanet eder." (Hakim ve Zehebi rivayet ettiler ve bu hadise hasen dediler.)

"Teyze, anne gibidir." (Tirmizi, rivayet etti ve sahih dedi.)

Vehb b. Münnebbih (r.a) şöyle demiştir.

"Allah-u
Te'âla Musa'ya: "Ey Musa! Anne ve babana karşı saygılı ol. Anne ve
babasına karşı saygılı olan kişinin ömrünü uzatırım ve ona saygılı
olacak olan ve ona iyilik yapan bir evlat veririm. Kim de anne-babasına
eziyet ederse, onun ömrünü kısaltır ve ona eziyet verecek olan saygısız
bir evlat veririm." demiştir.

Ka'b (r.a) şöyle demiştir:

"Nefsim
elinde olan Allah'a yemin ederim ki, ana babasına eziyet eden kimseye
çabuk azap etmek için Allah onun ömrünü kısaltır, anne-babasına iyilik
ve amellerini fazlaca yapsın.

Ebu Bekr b. Ebu Meryem şöyle dedi:

"Tevrat'da şunu okudum: "babasını döven öldürülür."

Vehb b. Münebbih (r.a) şöyle dedi:

Tevrat'da şöyle bir ibaret geçmektedir. "Babasını döven recmedilir."

Ayette
haram olduğu belirtilenleri bilerek kim yerse mücrimlerden olmuştur.
Bilerek domuz eti yiyen bir müslümanı düşünemem. Belki bu eti yiyen
zındıklar ya da islamdan çıkan diğer sapık fırkalardır. Müslümanların
katında domuz eti yemek, içki içmekten daha kötüdür.

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

Bütün
müslümanlar tavla oynamanın haram olduğunda ittifak etmişlerdir ve buna
delil olarak da Rasulullah (s.a.s)'in şu sözünü zikretmektedirler.

“Kim tavla oynarsa, elini domuzun etine ve kanına bulaştırmış gibidir." (Müslim, Ebu Davud)

Şüphesiz
müslümanın elini domuzun etine ve kanına bulaştırması, tavla oynamaktan
daha büyük bir günahtır. Elbette, onun etinin ve kanının yenmesi
hepsinden daha günahtır. Allah bizi bu gibi şeylerden korusun.

Ayette
haram olduğu belirtilenleri bilerek kim yerse mücrimlerden olmuştur.
Bilerek domuz eti yiyen bir müslümanı düşünemem. Belki bu eti yiyen
zındıklar ya da islamdan çıkan diğer sapık fırkalardır. Müslümanların
katında domuz eti yemek, içki içmekten daha kötüdür.

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

Bütün
müslümanlar tavla oynamanın haram olduğunda ittifak etmişlerdir ve buna
delil olarak da Rasulullah (s.a.s)'in şu sözünü zikretmektedirler.

“Kim tavla oynarsa, elini domuzun etine ve kanına bulaştırmış gibidir." (Müslim, Ebu Davud)

Şüphesiz
müslümanın elini domuzun etine ve kanına bulaştırması, tavla oynamaktan
daha büyük bir günahtır. Elbette, onun etinin ve kanının yenmesi
hepsinden daha günahtır. Allah bizi bu gibi şeylerden korusun.