En bakılan konular
En son konular
Similar topics
Arama
Online E-Devlet Hizmetleri
Online E-Devlet HizmetleriTC Kimlik No
Vergi Kimlik No
SSK Hizmet Dökümü
İnternet Vergi Dairesi
Motorlu Taşıtlar Vergisi
Telefon Rehberi
ÖSYM Sınav Sonuçları
ÖSYM Sınav Sonuçları
ÖSS Sonuçları
KPSS Sonuçları
KPDS Sonuçları
LES Sonuçları
TUS Sonuçları
ÜDS Sonuçları
ALS Sonuçları
DGS Sonuçları
Diğer Sınav Sonuçları
ÖSYM Sınav Takvimi
E-Devlet Linkleri:
Devletim.com
Online Hizmetler
Milli Eğitim Bakanlığı
Üniversiteler
Sağlık Bakanlığı
Emeklilik Hizmetleri
Hukuk ve Adalet
Emniyet Hizmetleri
Ekonomik ve Mali İşler
İş ve Eleman Arama
Genel Devlet Kurumları
Bakanlıklar
Valilikler
Belediyeler
Kaymakamlıklar
Siyasi Partiler
Silahlı Kuvvetler
Sivil Toplum
Engelli Sayfaları
Elçilik - Konsolosluklar
Avrupa Birliği
K.K.T.C.
Turizm
Tatil ve Gezi Rehberi
Deprem Linkleri
Haber Kaynakları
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
İmanın kısımları
https://uydudreambox.swedishforum.net :: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ :: Dinimiz Islam :: Doğru iman bilgileri
1 sayfadaki 1 sayfası
İmanın kısımları
İmanın kısımları
Sual: İman kaç kısımdır?
CEVAP
İman, bir bütün olduğu halde kuvvet yönüyle üç kısımdır:
1-
Dinin hükümlerini bilmeyen, ana-babasından gördüğü gibi ibadet eden,
inanan kimsenin imanına taklidi iman denir. Böyle kimsenin imanının
gitmesinden korkulur.
2- Dinin hükümlerini yani farz,
vacip, sünnet, müstehap, mubah, haram, mekruh ve müfsidi ilmihalden
öğrenip amel eden kimselerin imanına, istidlâli iman yani delil ile
anlayarak bilmek denir. Böyle kimselerin imanı kuvvetlidir.
3-
Ariflerin imanıdır. Herkes dinsiz olsa, onun kalbine asla şüphe gelmez.
Onun imanı peygamber imanı gibidir. Buna hakiki iman denir.
Peygamber
efendimizin bildirdiği iman, acaba doğru mu diye tahkik edilmez, yani
araştırılmaz. İman, Muhammed aleyhisselamın, peygamber olarak bildirdiği
şeyleri, tahkik etmeden, akla, tecrübeye ve felsefeye danışmaksızın,
tasdik ve itikad etmektir, inanmaktır. Akla uygun olduğu için tasdik
ederse, aklı tasdik etmiş olur, resulü tasdik etmiş olmaz. Veya, resulü
ve aklı birlikte tasdik etmiş olur ki, o zaman peygambere itimat tam
olmaz. İtimat tam olmayınca, iman olmaz. Çünkü, iman parçalanamaz.
Peygamberlik
makamı, aklın üstündedir. Peygamberin sözlerini, akla uydurmaya
çalışmak, Peygamberliğe inanmamak, güvenmemek olur. Ahiret işlerinde,
iman esaslarında Peygambere, akla danışmadan tâbi olmak, uymak gerekir.
Tasavvufta fena makamına yükselmeyen [evliya olmayan] gerçek imana kavuşamaz.
[Fena,Allah’tan başka her şeyi unutmak, kalbden dünya sevgisini çıkartmaktır.]
Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:
(Allahü teâlâyı tanımak iki türlüdür:
1- Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi tanımak,
2- Tasavvuf büyüklerinin tanımaları.
Birinci
şekildeki imanda nefs azgınlığından vazgeçmemiştir. İman gerçek değil,
mecazidir. Bu iman gidebilir. İkincisinde nefs de imana geldiği için
iman yok olmaktan korunmuştur. (Ya Rabbi, senden sonu küfür olmayan iman istiyorum) hadis-i şerifi ve Nisa suresinin, (Ey iman sahipleri, iman edin) mealindeki 136. âyet-i kerimesi de gerçek imanı bildirmektedir. Bu âyet, (Gerçek imana kavuşun) manasındadır.
İmam-ı Ahmed hazretleri
ilim ve ictihadda çok yüksek dereceye sahip olduğu halde, gerçek imana
kavuşmak için Bişr-i Hafi [ve Zünnun-i Mısri] hazretleri gibi evliyanın
sohbetinde bulundu.
İmam-ı a'zam hazretleri de, ömrünün
son yıllarında Cafer-i Sadık hazretlerinin sohbetinde bulunduktan sonra,
(Bu iki yıl olmasaydı, Numan helak olurdu), yani (Gerçek imana
kavuşamazdım) buyurmuştur. Her iki imam da ilimde ve ibadette son derece
ileri oldukları halde, tasavvuf büyüklerinin sohbetinde bulunarak
marifeti ve bunun meyvesi olan gerçek imanı elde ettiler.) [C.2, m.106]
Senaullah-i Dehlevi hazretleri ise buyuruyor ki:
(Tasavvufta fena makamına kavuşan, muhakkak imanla ölür. Bekara suresinin, (Allahü teâlâ imanınızı zayi etmez) mealindeki 143. âyet-i kerimesi ve, (Allahü teâlâ, kullarının imanlarını geri almaz. Fakat âlimleri yok ederek ilmi geri alır) hadis-i şerifi, gerçek imanın ve batın ilminin geri alınmayacağını göstermektedir.) [İrşad-üt-talibin]
Taklit ile iman
Sual: Ehl-i sünnet olup olmadığı bilinmeyen, fakat âlim denilen bir zata uymak caiz midir?
CEVAP
Ehl-i
sünnet âlimi olduğu anlaşılmayan kimsenin sözlerinin, kitaplarının ve
kendisinin övülmesine, yaldızlı, ateşli propagandalara aldanarak, buna
uymak caiz değildir. Güvendiği kimselere sormadan, iyi olduğu
bilinmeden, itikadında, sözlerinde ve ibadetlerinde ona uymak, insanı
felakete götürebilir.
Müslüman olmak için, yani Allahü teâlânın
varlığını, bir olduğunu, kudretini, sıfatlarını anlamak için, zaten
kimseyi taklide ihtiyaç yoktur. Fen bilgilerini iyi öğrenen, aklı
başında bir kimse, yalnız düşünmekle, Onun var olduğunu anlar. Bu yolla
Allah’ın var olduğunu anlayan kimse, Müslümanlığı kabul ederse,
dinimizin kabul ettiği imana kavuşur. Eseri görerek müessirin, yani
eseri yapanın varlığını anlamamak, ahmaklık olur. Her insanın böyle
düşünerek Allah’a inanması dinimizin emridir. Allah’a inanan kimsenin
de, hak din olan İslam’ı bulması gerekir. Hak dine inanmadan ben Allah’a
inandım demek iman olmaz. Allah’ın bildirdiği dine Onun bildirdiği
şekilde inanmayan, Allah’a inanmış sayılır mı hiç?
İtikadda,
taklit ederek, işittiğine iman etmek caiz ise de, nazar ve istidlal
etmediği için, yani inceleyip araştırmadığı için, günah işlemiş olur.
Amelde, ibadetlerde, araştırmadan, bir mezhep imamına tâbi olmak
âlimlerin söz birliği ile caizdir. (Hadika)
Ana babasını,
hocalarını taklit ederek, doğru itikada kavuşan kimsenin imanı sahih ise
de, nazarı ve istidlali terk ettiği için, yani fen bilgilerini kısaca
öğrenip, Allahü teâlânın varlığını düşünmediği için, günah işlemiştir.
Fen derslerini öğrenmemiş bir kimse, ana babadan, kitaptan öğrenerek
iman ettiği, düşünerek kabul ettiği, aklını kullanarak inandığı için,
istidlali terk etmiş sayılmaz diyen âlimler de vardır.
İtikad
edilecek şeyleri sorup öğrendikten sonra, hemen iman hasıl olmuyor ki,
buna taklit denilsin. Öğrendikten sonra, düşünmek, beğenmek ve kabul
etmek, ondan sonra iman etmek hasıl oluyor. İslam’ın istediği iman
budur. Öğrendikten sonra, düşünmeden, beğenmeden, izansız olan iman,
taklit ile iman olur. Delilsiz olur. Kâfirlerin, ana babalarını görerek
kâfir olmaları böyledir. İslam’ın istediği iman, insanın izan ile, delil
ile, kendi kararı ile olan imandır. Kâfirlerin küfrü, kendilerinden
hasıl olmayıp, ana babalarından alınmaktadır. Onlardan kendilerine mal
olmaktadır.
İmanda taklidin yeri yoktur. İbadetlerde taklit,
Allahü teâlânın emri ile hasıl olduğu için, öğretenler de, öğrenenler
de, Cennete kavuşacaklardır.
Peygamber efendimizin, Allahü teâlâdan getirip bildirdiği şeylerin hepsine kalb ile inanıp, dil ile de söylemeye İman denir. İmanın yeri Kalbdir. Kalb, yürek dediğimiz et parçasında bulunan bir kuvvettir. Buna gönül de
denir. İmanı söylemeye engel bulunduğu zaman, söylememek affolur.
Mesela korkutulduğu, dilsiz olduğu, söyleyecek vakit bulamadan öldüğü
zaman, söylemek gerekmez. Anlamadan, taklit ederek inanmak da, iman
olur. Allahü teâlânın var olduğunu anlamamak, düşünmemek günah olur.
Bildirilenlerden birine inanmamak, hepsine inanmamak olur. Her birini
bilmeden, hepsine inandım demek de, iman olur.
İstidlal ile iman
Sual: İstidlal ile yani akıl ile bularak hasıl olan iman, taklit ile yani başkasına uyarak hasıl olan imandan daha üstün değil midir?
CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Peygamberleri
taklit ederek hasıl olan iman, iman-ı istidlalidir. Çünkü böyle taklit
eden kimse, Peygamberlerin bildirdiği her şeyin doğru olduğunu, aklı
ile, düşüncesi ile anlamıştır. Çünkü Allahü teâlânın, bir kimsenin doğru
olduğunu bildirmesi için, ona, mucizeler vermesinden, o kimsenin
elbette doğru sözlü olduğu anlaşılır. Başkasına uyarak hasıl olan imanın
kıymetsiz olması, babalarından görerek iman etmektir. Peygamberlerin
doğru söylediklerini, bildirdikleri her şeyin doğru olduğunu düşünmeden,
yalnız ana babadan görerek hasıl olan imandır. Böyle olan iman-ı
taklidi, âlimlerin çoğuna göre kıymetsizdir. Mantığa dayanarak, akıl
ile, düşünce ile hasıl olan imana gelince, bu yoldan da dinin bildirdiği
imana gidilebilir. Fakat bu yoldan kavuşan pek azdır. Peygamberleri
taklit etmeye dayanmadan, yalnız istidlal ile iman hasıl etmeye
çalışanlara yazıklar olsun! Allahü teâlâ, imanın nasıl elde edileceğini
bize gösteriyor. Al-i İmran suresinin 53 âyetinde, (Ya Rabbi, senin indirdiğine inandık, Resulüne uyduk) buyuruldu. (1/ 272)
Mukallitlikten kurtulmak
Sual: İmanda mukallitlikten kurtulmak için neyi bilmek lazımdır?
CEVAP
Yer,
gök ve canlılardaki, kendi organlarındaki düzeni görüp, işitip, öğrenip
de bunları yapan bir varlığın mevcudiyetini düşünmek, mukallit olmaktan
çıkarır. Hepimiz imanda mukallit değil, amelde mukallidiz.
Sual: İman kaç kısımdır?
CEVAP
İman, bir bütün olduğu halde kuvvet yönüyle üç kısımdır:
1-
Dinin hükümlerini bilmeyen, ana-babasından gördüğü gibi ibadet eden,
inanan kimsenin imanına taklidi iman denir. Böyle kimsenin imanının
gitmesinden korkulur.
2- Dinin hükümlerini yani farz,
vacip, sünnet, müstehap, mubah, haram, mekruh ve müfsidi ilmihalden
öğrenip amel eden kimselerin imanına, istidlâli iman yani delil ile
anlayarak bilmek denir. Böyle kimselerin imanı kuvvetlidir.
3-
Ariflerin imanıdır. Herkes dinsiz olsa, onun kalbine asla şüphe gelmez.
Onun imanı peygamber imanı gibidir. Buna hakiki iman denir.
Peygamber
efendimizin bildirdiği iman, acaba doğru mu diye tahkik edilmez, yani
araştırılmaz. İman, Muhammed aleyhisselamın, peygamber olarak bildirdiği
şeyleri, tahkik etmeden, akla, tecrübeye ve felsefeye danışmaksızın,
tasdik ve itikad etmektir, inanmaktır. Akla uygun olduğu için tasdik
ederse, aklı tasdik etmiş olur, resulü tasdik etmiş olmaz. Veya, resulü
ve aklı birlikte tasdik etmiş olur ki, o zaman peygambere itimat tam
olmaz. İtimat tam olmayınca, iman olmaz. Çünkü, iman parçalanamaz.
Peygamberlik
makamı, aklın üstündedir. Peygamberin sözlerini, akla uydurmaya
çalışmak, Peygamberliğe inanmamak, güvenmemek olur. Ahiret işlerinde,
iman esaslarında Peygambere, akla danışmadan tâbi olmak, uymak gerekir.
Tasavvufta fena makamına yükselmeyen [evliya olmayan] gerçek imana kavuşamaz.
[Fena,Allah’tan başka her şeyi unutmak, kalbden dünya sevgisini çıkartmaktır.]
Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:
(Allahü teâlâyı tanımak iki türlüdür:
1- Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi tanımak,
2- Tasavvuf büyüklerinin tanımaları.
Birinci
şekildeki imanda nefs azgınlığından vazgeçmemiştir. İman gerçek değil,
mecazidir. Bu iman gidebilir. İkincisinde nefs de imana geldiği için
iman yok olmaktan korunmuştur. (Ya Rabbi, senden sonu küfür olmayan iman istiyorum) hadis-i şerifi ve Nisa suresinin, (Ey iman sahipleri, iman edin) mealindeki 136. âyet-i kerimesi de gerçek imanı bildirmektedir. Bu âyet, (Gerçek imana kavuşun) manasındadır.
İmam-ı Ahmed hazretleri
ilim ve ictihadda çok yüksek dereceye sahip olduğu halde, gerçek imana
kavuşmak için Bişr-i Hafi [ve Zünnun-i Mısri] hazretleri gibi evliyanın
sohbetinde bulundu.
İmam-ı a'zam hazretleri de, ömrünün
son yıllarında Cafer-i Sadık hazretlerinin sohbetinde bulunduktan sonra,
(Bu iki yıl olmasaydı, Numan helak olurdu), yani (Gerçek imana
kavuşamazdım) buyurmuştur. Her iki imam da ilimde ve ibadette son derece
ileri oldukları halde, tasavvuf büyüklerinin sohbetinde bulunarak
marifeti ve bunun meyvesi olan gerçek imanı elde ettiler.) [C.2, m.106]
Senaullah-i Dehlevi hazretleri ise buyuruyor ki:
(Tasavvufta fena makamına kavuşan, muhakkak imanla ölür. Bekara suresinin, (Allahü teâlâ imanınızı zayi etmez) mealindeki 143. âyet-i kerimesi ve, (Allahü teâlâ, kullarının imanlarını geri almaz. Fakat âlimleri yok ederek ilmi geri alır) hadis-i şerifi, gerçek imanın ve batın ilminin geri alınmayacağını göstermektedir.) [İrşad-üt-talibin]
Taklit ile iman
Sual: Ehl-i sünnet olup olmadığı bilinmeyen, fakat âlim denilen bir zata uymak caiz midir?
CEVAP
Ehl-i
sünnet âlimi olduğu anlaşılmayan kimsenin sözlerinin, kitaplarının ve
kendisinin övülmesine, yaldızlı, ateşli propagandalara aldanarak, buna
uymak caiz değildir. Güvendiği kimselere sormadan, iyi olduğu
bilinmeden, itikadında, sözlerinde ve ibadetlerinde ona uymak, insanı
felakete götürebilir.
Müslüman olmak için, yani Allahü teâlânın
varlığını, bir olduğunu, kudretini, sıfatlarını anlamak için, zaten
kimseyi taklide ihtiyaç yoktur. Fen bilgilerini iyi öğrenen, aklı
başında bir kimse, yalnız düşünmekle, Onun var olduğunu anlar. Bu yolla
Allah’ın var olduğunu anlayan kimse, Müslümanlığı kabul ederse,
dinimizin kabul ettiği imana kavuşur. Eseri görerek müessirin, yani
eseri yapanın varlığını anlamamak, ahmaklık olur. Her insanın böyle
düşünerek Allah’a inanması dinimizin emridir. Allah’a inanan kimsenin
de, hak din olan İslam’ı bulması gerekir. Hak dine inanmadan ben Allah’a
inandım demek iman olmaz. Allah’ın bildirdiği dine Onun bildirdiği
şekilde inanmayan, Allah’a inanmış sayılır mı hiç?
İtikadda,
taklit ederek, işittiğine iman etmek caiz ise de, nazar ve istidlal
etmediği için, yani inceleyip araştırmadığı için, günah işlemiş olur.
Amelde, ibadetlerde, araştırmadan, bir mezhep imamına tâbi olmak
âlimlerin söz birliği ile caizdir. (Hadika)
Ana babasını,
hocalarını taklit ederek, doğru itikada kavuşan kimsenin imanı sahih ise
de, nazarı ve istidlali terk ettiği için, yani fen bilgilerini kısaca
öğrenip, Allahü teâlânın varlığını düşünmediği için, günah işlemiştir.
Fen derslerini öğrenmemiş bir kimse, ana babadan, kitaptan öğrenerek
iman ettiği, düşünerek kabul ettiği, aklını kullanarak inandığı için,
istidlali terk etmiş sayılmaz diyen âlimler de vardır.
İtikad
edilecek şeyleri sorup öğrendikten sonra, hemen iman hasıl olmuyor ki,
buna taklit denilsin. Öğrendikten sonra, düşünmek, beğenmek ve kabul
etmek, ondan sonra iman etmek hasıl oluyor. İslam’ın istediği iman
budur. Öğrendikten sonra, düşünmeden, beğenmeden, izansız olan iman,
taklit ile iman olur. Delilsiz olur. Kâfirlerin, ana babalarını görerek
kâfir olmaları böyledir. İslam’ın istediği iman, insanın izan ile, delil
ile, kendi kararı ile olan imandır. Kâfirlerin küfrü, kendilerinden
hasıl olmayıp, ana babalarından alınmaktadır. Onlardan kendilerine mal
olmaktadır.
İmanda taklidin yeri yoktur. İbadetlerde taklit,
Allahü teâlânın emri ile hasıl olduğu için, öğretenler de, öğrenenler
de, Cennete kavuşacaklardır.
Peygamber efendimizin, Allahü teâlâdan getirip bildirdiği şeylerin hepsine kalb ile inanıp, dil ile de söylemeye İman denir. İmanın yeri Kalbdir. Kalb, yürek dediğimiz et parçasında bulunan bir kuvvettir. Buna gönül de
denir. İmanı söylemeye engel bulunduğu zaman, söylememek affolur.
Mesela korkutulduğu, dilsiz olduğu, söyleyecek vakit bulamadan öldüğü
zaman, söylemek gerekmez. Anlamadan, taklit ederek inanmak da, iman
olur. Allahü teâlânın var olduğunu anlamamak, düşünmemek günah olur.
Bildirilenlerden birine inanmamak, hepsine inanmamak olur. Her birini
bilmeden, hepsine inandım demek de, iman olur.
İstidlal ile iman
Sual: İstidlal ile yani akıl ile bularak hasıl olan iman, taklit ile yani başkasına uyarak hasıl olan imandan daha üstün değil midir?
CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Peygamberleri
taklit ederek hasıl olan iman, iman-ı istidlalidir. Çünkü böyle taklit
eden kimse, Peygamberlerin bildirdiği her şeyin doğru olduğunu, aklı
ile, düşüncesi ile anlamıştır. Çünkü Allahü teâlânın, bir kimsenin doğru
olduğunu bildirmesi için, ona, mucizeler vermesinden, o kimsenin
elbette doğru sözlü olduğu anlaşılır. Başkasına uyarak hasıl olan imanın
kıymetsiz olması, babalarından görerek iman etmektir. Peygamberlerin
doğru söylediklerini, bildirdikleri her şeyin doğru olduğunu düşünmeden,
yalnız ana babadan görerek hasıl olan imandır. Böyle olan iman-ı
taklidi, âlimlerin çoğuna göre kıymetsizdir. Mantığa dayanarak, akıl
ile, düşünce ile hasıl olan imana gelince, bu yoldan da dinin bildirdiği
imana gidilebilir. Fakat bu yoldan kavuşan pek azdır. Peygamberleri
taklit etmeye dayanmadan, yalnız istidlal ile iman hasıl etmeye
çalışanlara yazıklar olsun! Allahü teâlâ, imanın nasıl elde edileceğini
bize gösteriyor. Al-i İmran suresinin 53 âyetinde, (Ya Rabbi, senin indirdiğine inandık, Resulüne uyduk) buyuruldu. (1/ 272)
Mukallitlikten kurtulmak
Sual: İmanda mukallitlikten kurtulmak için neyi bilmek lazımdır?
CEVAP
Yer,
gök ve canlılardaki, kendi organlarındaki düzeni görüp, işitip, öğrenip
de bunları yapan bir varlığın mevcudiyetini düşünmek, mukallit olmaktan
çıkarır. Hepimiz imanda mukallit değil, amelde mukallidiz.
https://uydudreambox.swedishforum.net :: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ :: Dinimiz Islam :: Doğru iman bilgileri
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paz Ekim 06, 2019 11:10 am tarafından turk9999
» DreamBox Kullanıcılarına özel FLASHWIZARD 7.02 Türkçe
C.tesi Eyl. 17, 2016 8:48 am tarafından turnurbil
» E2 Setting 7,13,19,42
Paz Kas. 01, 2015 10:04 am tarafından codegen
» Redline Aradiginiz hersey tek link Her zaman guncel Arkadaslar
C.tesi Eyl. 26, 2015 5:57 am tarafından UCANKUS004
» Çökmüş Dreambox DM 500S Kurtarma
Salı Eyl. 22, 2015 12:43 pm tarafından yavoth
» DM800HD Clone Patched Images (Sim 2.01 SSL#84D OE2.0)
Perş. Tem. 02, 2015 2:38 pm tarafından Admin
» All Files in Our Enigma2 Addons
Çarş. Tem. 01, 2015 10:55 pm tarafından ttys
» E2 - Dreamboxedit_setup 5.1.1.1 ile İP TV eklemek
Paz Mart 22, 2015 1:48 am tarafından AHMCEL
» Ace Stream Media 3.0.3 programı ve paylaşım bölümü
Perş. Mart 05, 2015 1:59 pm tarafından Admin