https://uydudreambox.swedishforum.net
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
En son konular
» Canli MAc Izleme linki
Allah C.c | Allah' a İman EmptyPaz Ekim 06, 2019 11:10 am tarafından turk9999

» DreamBox Kullanıcılarına özel FLASHWIZARD 7.02 Türkçe
Allah C.c | Allah' a İman EmptyC.tesi Eyl. 17, 2016 8:48 am tarafından turnurbil

» E2 Setting 7,13,19,42
Allah C.c | Allah' a İman EmptyPaz Kas. 01, 2015 10:04 am tarafından codegen

» Redline Aradiginiz hersey tek link Her zaman guncel Arkadaslar
Allah C.c | Allah' a İman EmptyC.tesi Eyl. 26, 2015 5:57 am tarafından UCANKUS004

» Çökmüş Dreambox DM 500S Kurtarma
Allah C.c | Allah' a İman EmptySalı Eyl. 22, 2015 12:43 pm tarafından yavoth

» DM800HD Clone Patched Images (Sim 2.01 SSL#84D OE2.0)
Allah C.c | Allah' a İman EmptyPerş. Tem. 02, 2015 2:38 pm tarafından Admin

» All Files in Our Enigma2 Addons
Allah C.c | Allah' a İman EmptyÇarş. Tem. 01, 2015 10:55 pm tarafından ttys

» E2 - Dreamboxedit_setup 5.1.1.1 ile İP TV eklemek
Allah C.c | Allah' a İman EmptyPaz Mart 22, 2015 1:48 am tarafından AHMCEL

» Ace Stream Media 3.0.3 programı ve paylaşım bölümü
Allah C.c | Allah' a İman EmptyPerş. Mart 05, 2015 1:59 pm tarafından Admin

Similar topics
Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

Haber

Html Kodları
http://www.btgroup.com.tr/tr/
Canli Radyo

Fbml Kodları

http://www.btgroup.com.tr/tr/
Kasım 2024
PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
    123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930 

Takvim Takvim


Allah C.c | Allah' a İman

Aşağa gitmek

Allah C.c | Allah' a İman Empty Allah C.c | Allah' a İman

Mesaj tarafından Admin Salı Kas. 15, 2011 6:36 am

Allah C.c | Allah' a İman

Kâinatin ve kâinatta bulunan tüm varliklarin yaraticisi, koruyucusu olan
tek varlik, ibâdet edilmeye lâyik tek Rab, Mevlâ, Huda'ya ait özel
isim. En yüce varlik olarak inanilan, bütün kemâl sifatlari sahsinda
bulunduran ve her türlü noksan sifatlardan uzak olan gerçek Ma'bud.
Varligi zorunlu olan tek yaraticiya ait yüce bir isim. Bu isimle
çagrilan bir baska varlik olmamistir, olmayacaktir da.

Isim, ifade ettigi ilâhî manasiyla yalniz Allah'a aittir ve hiçbir
kelime bu ismin manasini ve muhtevasini ifade gücüne sahip degildir. Bu
isim baskasi için de kullanilamaz (Meryem Suresi, 19/65).

Ismin, ait oldugu yaratici bir oldugundan, ikili ve çogulu da yoktur.
Ancak cinsleri olan varliklarin isimleri çogul yapilabilir. Cinsleri
olmayanin ismi de çogul yapilamaz. Lisanimizda "sehirler" denilir ancak
yine bir sehir olan fakat bir ikincisi olmayan Istanbul için
"Istanbullar" denilerek çogul yapilamaz. Ancak muhtelif lisanlarda
Allah'u Teâlâ'nin ayri ayri isimleri olabilir. Türkçe'de Tanri,
Farsça'da Hudâ, Ingilizce'de God, Fransizca'da Dieu gibi. Ne var ki bu
isimler "Allah!' gibi özel isim degildir. ilâh, rab, ma'bud gibi cins
isimdirler. Arapça'da ilâhin çoguluna "âlihe", rabbin çoguluna "erbâb"
denildigi gibi Farsça'da Hudâ'nin çogulu da "hudâyân" ve lisanimizda da
"tanrilar", rablar, ilâhlar, ma'budlar denilir. Çünkü bu isimler gerçek
ma'bud -Allah- için kullanildigi gibi, Allah'in disinda gerçek olmayan
bir nice ma'bud kabul edilen seyler için de kullanila gelmistir. Eski
Türklerde gök tanrisi, yer tanrisi; Yunanlilar'da güzellik tanriçasi,
bereket tanrisi, vs oldugu gibi. Halbuki "Allahlar" denilmemis ve
denilemez. Manasindaki birlik ve özel isim olmasi nedeniyle Allah ne
tanri kelimesiyle ne de bir baska kelimeyle tercüme edilebilir.

Islâm'in temel ilkesi olan "Lâ Ilâhe Illâllah" tevhid kelimesi, meselâ
Fransizca'ya tercüme edildigi zaman "Diyöden baska diyö yok" Türkçe'ye
aktarilmasinda "Ilâhtan baska ilâh yoktur." denir. O zaman da Allah
kelimesi "ilâh" kelimesiyle tercüme edilmis olur. Bu da yanlis bir
tercümedir. Çünkü ilâh cins isimdir, Allah ise özel isimdir. Kelime-i
Tevhid "tanri" kelimesiyle Türkçe'ye çevrildiginde ayni çarpiklik ve
yanlislik ortaya çikar. "Allah" kelimesinin kökenini arastiran dil
bilimcileri bu konuda birçok beyanlarda bulunmuslarsa da en kuvvetli
görüs; bu kelimenin Arapça olup herhangi bir kelimeden türetilmeden
aynen kullanildigi ve has bir isim oldugudur.

Allah; kendi iradesiyle evreni yoktan var eden, ona belli bir düzen
veren, gökleri ve yerleri ve bunlarda en küçügünden en büyügüne kadar
canlilari yaratan, onlara hayat ve rizik veren, öldüren-dirilten,
diledigini diledigi sekilde idare ve tasarrufu altinda bulunduran,
varligi bir baska etkenle degil, kendinden olan, her seyi bilen, gören,
isiten, yarattiklarinda en ufak bir çarpiklik ve dengesizlik bulunmayan,
herseye gücü yeten, bütün mülkün gerçek sahibi, emir ve hüküm koymaya
tek yetkili; övülmeye, itaat edilmeye, sükredilmeye gerçek lâyik, bir
benzeri daha bulunmayan, bütün varliklarin, günesin, ayin, gök ve yer
cisimlerinin itirazsiz itaat ettigi, boyun egdigi, ismini ululadigi,
ibadet edilmeye lâyik Hak mabud. Allah, mabud oldugu için Allah degil,
Allah oldugu için mabudtur. Onun Ilâh olusu, ibadete lâyik olusu, bir
baska sebepten degil; kendi 'zat'inin yüceligindendir. insanlar zaman
zaman putlara, atese, günese, yildizlara, millî kahramanlara veya
hakkinda korku ve ümit besledikleri herhangi bir seye tapinmislar; bu
hâlleriyle de onlari ilâh ve mabud edinmisler, bilâhare bunlardan
cayarak, onlari tanimaz ve tapinmaz olmuslardir. O zaman da daha evvel
mabudlastirdiklari varliklarin mabudluk vasiflari yok olur. Hülâsa
Allah'in disindakiler ancak insanlarin mabudlastirmalariyla mabud
telâkki edilebildikleri hâlde Allah, bütün beser ona inansa da, inanmasa
da; ibadet etse de etmese de o, zatiyla Allah oldugu için ibadete
lâyiktir. Beserin inkâri onu Allah olmaktan uzaklastiramaz.

Insanlik tarihi incelendigi zaman görülür ki, ilk devirlerden beri her
asirda yasayan insanlarda Allah fikri ve tapinma meyli; dolayisiyla bir
dîni inanca egilim vardir. Batili dinler tarihi yazarlarinin bir çoguna
göre bu duygunun var olusu çesitli arizî sebeplere baglanmis ise de,
müslüman âlimlerin genel kanaatlarina göre tamamen fitrî ve dogustandir.
Ilk insan olan Hz. Âdem'in yaratilisindan önce Allah ile melekler
arasinda cereyan eden konusmayi (el-Bakara, 2/30) ve bu konusmada
Âdem'in-insanin- Allah'in halifesi olarak yaratilmasi hususunu
düsündügümüzde de anlariz ki; insan yaratilmadan evvel, onun mayasina
Allah'a halife olacak özellikler verilmistir. Bu da bize Allah'a
bagliligin ve din duygusunun fitrî oldugunu bildirir. Hz. Peygamber'in
(s.a.s.) "Her dogan insan, Islâm fitrati üzere dogar, onu Mecusi,
Hristiyan veya Yahudi yapan ana ve babasidir" (Müslim, Kader, 25;
Buhârî, Cenâiz:, 92; Ebû Dâvud Sünnet, 17) hadisi ve "Sizi karada ve
denizde yürüten odur. Gemide oldugunuz zaman (i düsünün): Gemiler içinde
bulunanlari hos bir rüzgârla alip götürdügü ve (onlar) bununla
sevindikleri sirada, birden gemiye, siddetli bir kasirga gelip de, her
yerden gelen dalgalar onlari sardigi ve artik kendilerinin tamamen
kusatildiklarini, (bir daha kurtulamayacaklarini) sandiklari zaman, dini
yalniz Allah'a halis kilarak Ona yalvarmaga baslarlar. And olsun eger
bizi bu (felâket) den kurtarirsan, sükredenlerden olacagiz. (derler).
(Yûnus, 10/23)" ayeti de keza Allah inancinin -her ne suretle ortaya
çikarsa çiksin- insan ruhunun derinliklerinde var oldugunu ispat
etmektedir.

Nereye gidilmisse orada basit ve batil da olsa bir dîne, bir tanri
fikrine rastlanmistir. Geçmis devirlerde çesitli sekillerdeki putlara
tapanlar, atesi, günesi, yildizlari kutsal sayanlar dahi bütün bunlarin
üstünde büyük bir kudretin bulunduguna, herseyi yaratan, terbiye eden,
esirgeyen bir varligin mevcudiyetine inanmislar, dis âlemde taptiklari
seyleri Ona yaklasmak için birer vesîle edinmislerdir." "Biz, bunlara,
sirf bizi Allah'a yaklastirsinlar diye tapiyoruz." (ez-Zümer, 39/3)
Cinsleri, devirleri ve ülkeleri ayri, birbirlerini tanimayan toplumlarda
inanç konusundaki birlik, dîn fikrinin umumî, Allah inancinin da fitrî
oldugunu ispat etmektedir.

Bunun içindir ki, her seyi bilen ve yaratmaya Kadir olan bir Allah'a
inanmak, ergenlik çagina gelen akilli her insana farzdir. Ilâhî dinlerin
kesintiye ugradigi dönemlerde yasayan insanlar bile, akillari ile
Allah'in varligini idrâk edebilecek durumda oldugundan, Allah'a îmanla
mükelleftirler.

Akil ile Allah'in bilinebilecegine, birçok ayet delîl olarak
gösterilebilir. Bunlardan en dikkat çekici olani, Hz. Ibrahim'in daha
çocukluk dönemlerinde iken parlakliklarina bakarak yildizi, ayi, günesi
Rab olarak kabul etmesi ancak daha sonra bütün bunlarin batmalari, ile
zamanla yok olan seylerin Rabb olmayacaklarini idrâk etmesi ve neticede
gerçegi görerek "...ben, yüzümü tamamen, gökleri ve yeri yoktan varedene
çevirdim ve artik ben Ona ortak kosanlardan degilim. " (el-En'âm, 6/79)
ayetidir. Maturîdiyye mezhebine göre Allah'a iman, insan fitratinin
icabidir. Zira her insan evrendeki bu muazzam varliklara bakarak
bunlarin büyük bir yaraticisi olduguna aklen hükmedebilir. "Akil ve
nazar 'marifetullah'da kâfidir." derler. "Göklerin ve yerin yaraticisi
olan Allah'in varliginda süphe mi vardir? " (Ibrahim, 14/10) ayetini
delil gösterirler. Es'ariye imamlari ise "akil ve nazar 'marifetullah'da
kâfi degildir." derler ve "Biz bir kavme peygamber göndermedikçe onlara
azap etmeyiz. " (el-Isrâ, 17/15) ayetini delîl gösterirler. Netice
olarak, semavât ve arzin yaratilisinda, gece ile gündüzün birbiri
ardinca gelmesinde ve kâinatta meydana gelen insan gücünün disindaki
binlerce tabiat hadisesinin belli bir düzen içerisinde cereyan etmesinde
her akillinin kabul edebilecegi gibi, Allah'in varligini ispat eden
delîller vardir. (el-Bakara, 2/164).

Allah'in zati üzerinde düsünmek haramdir. Onun zatini idrak etmek aklen
mümkün degildir. (Çünkü Allah'in hiçbir benzeri yoktur. Hiçbir sey O'na
denk degildir. (Ihlâs, 112/1-5). Gözler Onu idrak edemez, (el-En'âm,
6/103). Çünkü aklin ulasabildigi ve kavrayabildigi seyler ancak madde
cinsinden olan seylerdir. Allah ise madde degildir. Duyu organlarimizla
tespitini yaptigimiz ve hâlen yapamadigimiz esyanin tümü noksanliklardan
uzak olan bir yaratici tarafindan yaratilmistir. Yaratilan ise
yaraticisinin ne parçasi, ne de benzeridir. Allah'in varligina inanmak,
her müslümanin ilk önce kabul etmesi gereken bir husustur. Islâm
istilâhina göre inanmak ise Allah'in varligina, birligine, yani,
Allah'tan baska ilâh olmadigina ve inanilmasi gereken diger hususlara
(Allah'a, Allah'in meleklerine, kitaplarina, peygamberlerine, kaza ve
kadere, öldükten sonra diriltmeye) tereddütsüz iman etmek ve bunu kalp
ile tasdik etmektir. Inanan insana mümin, inanmayana ise kâfir denir.
Akil sahibi olan her insanin, Allah'in varligina inanmasi gerekir.
Allah'in varligina inanmak, insan fitratinin icabidir. Allah'in varolusu
vaciptir, zarûrîdir. Varliklar vücud bakimindan üç türlüdür:

a) Vâcibu'l-Vücûd: Varligi mutlak gerekli olan, olmamasi mümkün olmayan varlik. Bu da sadece Allah Teâlâ'dir.

b) Mümkinu'l-Vücûd: Varligi mümkün olan, yani, varolmasi da, olmamasi da
mümkün olan varliklardir ki Allah'in disinda tüm yaratiklar böyledir .

c) Mümteniu'l-Vücûd: Varligi mümkün olmayan. Allah'in esi ve benzerinin
olmasi gibi. Allah'in esi ve benzerinin olmasi mümkün degildir.

Allah, bizatihi (kendi kendine) ve bizatihi (kendiliginden) Allah'tir.
Kur'an'da Allah hakkinda varid olan birçok vasiflar onun bir cisim
oldugunun delili degil, ancak ona ait mecazi vasiflamalardir. (Bk: 5/69;
38/75; 39/67; 54/14; 2/109, 274; 6/52; 18/27 ayetler) Bu sifatlarla
Allah'i cisimlendirme veya bir baska varliga benzetme sözkonusu
degildir.

Bütün yaratiklarin ilâhi bir tek ilâhtir. Ondan baska ilâh yoktur. O
rahman ve rahîmdir. (2/163). Üçyüzaltmis putu kendilerine ilâh kabul
eden Mekkeli müsrikler, bu muazzam âlemin bir tek ilâhi oldugu gerçegini
duyunca hayret etmisler, "Ey Muhammed! bu kadar insanlara bir ilâh
nasil yetisir." demislerdi. Müsriklerin maddeci görüslerini reddedip
Allah'in tek yaratici olduguna, varliginin isbatina delil olacak birçok
âyetlerden biri de sudur: "Süphesiz göklerin ve yerin yaratilisinda,
gece ve gündüzün degismesinde, insanlarin faydasina olan seyleri denizde
ta, siyip giden gemilerde, Allah'in gökten su indirip onunla ölmüs olan
yeri dirilterek üzerine her çesit canliyi yaymasinda, rüzgârlari ve yer
ile gök arasinda emre hazir bekleyen bulutlari evirip çevirmesinde
elbette düsünen bir topluluk için (Allah'in varligina ve birligine)
delîller vardir. " (el-Bakara, 2/164)"

Her insan, kâinattaki bu muazzam ve mükemmel varliklara bakarak,
bunlarin büyük bir yaraticisi olduguna aklen hükmedebilir. Bir bilginin
kesinlik kazanmasi için o konuda ispat edici deliller aranir. Allah'in
varligi hakkinda da bilgimizin kesinlik kazanmasi için birçok deliller
vardir. Bu deliller, aklî ve naklî deliller olmak üzere iki grupta
toplanabilir.

A) Aklî deliller

1-Hudûs (sonradan varolma) delilleriyle Allah'in varligini ispat.

Bu âlem, yok iken sonradan var olmustur. O halde, baslangici olmayan bir
var ediciye muhtaçtir. Varligi ve yoklugu kendinden olmayan bu âlemin,
varligini yokluguna tercih eden bir mucide ihtiyaci vardir. O mucidin de
varliginin kendinden olmasi; Vâcibu'l-vücud olmasi gerekir. Bir baska
yaraticiya muhtaç olmadan varligi kendinden olan tek varlik ise Allah
Teâlâ'dir. bu halde bu âlem vâcibu'l vücud olan bir yaraticiya
muhtaçtir. Bu delîli de iki maddede inceleyebiliriz:

a) Cisimlerin sonradan yaratilmasi esasina dayanan delil. Kelâm âlimleri
bu delîli söyle açiklarlar: Bu âlem, suretiyle ve maddesiyle hâdistir
(sonradan varolmustur). Her hâdis (sonradan varolan) mutlaka bir muhdise
(mucide) muhtaçtir. O halde bu âlem de bir muhdise muhtaçtir. O da yüce
Allah'tir. Bu âlemin sonradan yaratildigi gözlem ve aklî delillerle
ispat edilmistir. Söyle ki: Âlem; (Evren) cevher ve arazlardan meydana
gelmistir. Ârâz, cisimlere âriz olan hareket, sükûn, ictima (birlesme),
iftirâk (ayrilma) hâlleridir. Bu hâllere "ekvân-i erbaa (dört olus)
denir. Ekvân-i erbaa, cisimlere degisik hâl ve sekiller veren
sifatlardir. Bu sifatlarin hepsi sonradan varolmustur. Sükûndan sonra
hareket, karanliktan sonra aydinlik, beyazliktan sonra siyahlik
hâllerinin olustugu gibi. Bu ârâzlar yok olduktan sonra görülmezler.
Görülmemeleri hâdis olduklarinin, yani sonradan yaratildiklarinin
delilidir. Hâdis olmasaydilar, vacip (varligi kendinden) olmalari
gerekirdi. Vacip olsaydilar bu defa da, zidlarinin gelmesiyle yok
olmamalari gerekirdi. Halbuki zidlari gelince yok oluyorlar. O halde
vacip degil, hâdistirler. Hâdis olduklari sabit olan ârâzlar,
kendileriyle birlestikleri cevherlerin de hâdis olduklarinin delilidir.
Çünkü hâdis, ancak kendisi gibi hâdis olan cisimle birlikte olur.
Cevherler (cisimler) de mutlaka bu dört durumdan birisiyle
birliktedirler. O halde cevher ve ârâzlardan ibaret olan bu evren
hâdistir sonradan yaratilmistir. Her hadisin de bir muhdise ihtiyaci
vardir. O muhdis ise; bu âlem cinsinden olmayan varligi zatinin icabi,
yani Vâcibu'l-Vücud olan mutlak kemâl sahibi Allah Tebârek ve Teâlâ'dir.

Bu âlemi yaratan varlik; Vâcibu'l Vücud degilse Mümkiniu'l-Vücud'tur.
Yani vücudu sonradan yaratilmistir. O hâlde o da, varliginda baska bir
yaraticiya muhtaçtir. Sayet o yaratici da bu mucit gibi baska bir
yaraticiya muhtaç ise; yaraticilar zincirinin böylece sonsuzluga dogru
silsile hâlinde devam edip gitmesi gerekir. Böyle bir teselsül ise
batildir, mümkün degildir. Varligi farzedilen bu yaraticilar
silsilesinin bir noktada durmasi ve baskasina muhtaç olmayan, her
bakimdan mükemmel, varligi zâtinin geregi olan bir yaraticiya dayanmasi
sarttir. Bu varlik, âlemin yaraticisi olan Allah'tir.

b) Ihtirâ (Icat Etme) delîli. Gökler ve yer, bitki ve hayvanlar yoktan
var edilmistir. Her yoktan var olunana da bir var edici gerekir. Bu
âlemin de bir var edicisi vardir. O da Allah'tir. Âlemde gördügümüz
herhangi bir bitki veya hayvan sonradan varolmustur. Her birinin
varliginin bir baslangici vardir. Cisimlerde zamanla hayat idrak, akil
gibi hâller icat olunuyor. Illiyet kanununa göre her icat olunan seye
bir icat eden gerekir. Çünkü hayat, idrawek ve akil gibi durumlar
kendiliginden var olmazlar. Mutlaka bir yaraticiya muhtaçtirlar. O da,
varliginin baslangici ve sonu olmayan, herseyi bilen ve herseye güç
yetiren Allah 'tir

c) Terkip delili. Bu âlem mürekkep (parçalari bir araya getirilmis olan)
bir varliktir. Terkip olunan her varlik, kendinden önce varolan bir
terkip ediciye muhtaçtir. Terkip olunan varlik, parçalardan meydana
gelir. Parçalar, bütününden önce vardir ve ondan ayri seylerdir. O
halde, terkip bulunan varlik yok iken, daha sonra parçalarinin
birlestirilmesiyle sonradan yaratilmistir. Her sonradan yaratilan gibi o
da bir yaraticiya muhtaçtir. Bu yaratici, terkip edilen ve kendinden
baskasina muhtaç olan bu âlem cinsinden olamaz. Aksi halde yaraticilarin
teselsülü gerekir. Teselsül ise batildir. O hâlde bu yaratici,
varliginda baskasina muhtaç olmayan ezelî bir varliktir. O da,
Vâcibu'l-Vücud olan Allah'tir.

2-Imkân Delîli

a) Bu âlem, varligi da, yoklugu da mümkün olan bir varliktir. Her
mümkün, varligini yokluguna tercih eden bir kuvvete muhtaçtir. Bu âlem
de, var olabilmek için böyle bir müessir kuvvete muhtaçtir. O kuvvet de
bu âlemin disinda, vücudu zatindan olan bir varliktir. O da Allah'tir.

b) Hakîkatta bir mevcut vardir. Bu mevcut, ya varligi zatindandir ya da
varligi ve yoklugu mümkün olandir. Varligi zatindan ise; bu özellige
sahip olan yalniz Allah'tir. Bu mevcut, varligi mümkün olan ise; mümkün
olan varligin mevcûdiyeti zatinin icabi olmadigindan, var olabilmesi
için, varligini yokluguna tercih eden bir müreccihe-yaraticiya ihtiyaç
vardir. O yaratici-müreccih ise Allah'tir.

c) Âlemde görülen madde daima hareket hâlindedir. Maddenin hareket
hâlinde olmasi ilmen ispat edilmistir. Madde ve maddedeki hareketin
mucidi kimdir? Maddeciler, madde ve ondaki hareketin ezelî oldugunu
söylerler. Oysa maddedeki bu hareket, bir evvelki hareketin neticesidir.
O da bir evvelkinin... Bu hareketler silsilesi sonsuzluga dogru devam
edip gidemez. Bu hareket silsilesinin bir noktada durmasi ve ilk
hareketin, vücûdu vâcip olan bir illete, bir hareket ettiriciye
dayanmasi zarûrîdir. O da herseyin yaraticisi olan Allah'tir.

3- Ibdâ' ve Illet-i Gâiyye Delîli. içinde bulundugumuz âleme dikkatle
bakacak olursak, onun çok güzel ve çok mükemmel olarak ve daha önce bir
benzeri olmadan vücuda getirildigini görürüz. Gökyüzü, günes, ay, hülâsa
canli-cansiz her varlik bir amaç için yaratilmistir. Âlemde varolan
hiçbir esya faydasiz, maksatsiz ve bos yere yaratilmamistir. Bu âlem bir
güzellik, gaye ve vesîleler toplumudur. Âlemde en degerli varlik olan
insan, rastgele vücuda gelmis, sebepsiz ve gayesiz bir varlik degildir.
Her azasiyla güzel, mükemmel, faydali ve maksatlidir. Insanin yaratilisi
güzel ve mükemmel oldugu gibi, yaratilis gayesi de Allah'i bilmek,
tanimak ve O'na ibadet etmektir. Insanin oldugu gibi, canli-cansiz her
mevcudun da varliginin bir gayesi, hikmet ve faydasi vardir. Iste âlemde
görülen canli ve cansiz varliklardaki ibdâ ve gayeler manzumesi; bütün
bunlari icat edip yaratan bir yaraticinin varligini, ayni zamanda o
varligin ilim ve kudret sahibi bir ilâh oldugunu isbat eder. Her seyi
bir maksada göre yaratan bu varlik, Vâcibu'l-Vücud olan Yüce Allah'tir.
Kur'an-i Kerîm'de bu delîli dile getiren bir çok ayet vardir. (Bakara,
2/22, Nebe', 78/6-16, ....)

Netice olarak diyebiliriz ki; inat ve garazdan uzak her sâlim akil
sahibi, Allah'in kendisine lûtfettigi akli kullanarak esere bakip
müessiri, binaya bakip bânîsini, yaratilmislara bakip yaraticisini
kesfedebilir. Bunun için Allah, Kur'an'in bir çok yerinde, zatinin
varligina delil olabilecek eserlere bakmalarini, onun üzerinde
düsünmelerini, akletmelerini istemektedir. Akli delillere ilâveten
Allah'in varligini isbat eden naklî delillere de kisaca göz atalim.

B) Naklî Deliller:

Naklî delillerden kastimiz, Allah'in varligini dile getiren ve üzerinde
düsünmemizi isteyen Kur'an ayetleridir. Sayica bir hayli kabarik olan bu
ayetlerden sadece birkaç tanesini zikredecegiz:

1- "Biz yeryüzünü bir besik, daglan da onun için birer kazik kilmadik
mi? Sizi çift çift yarattik, uykunuzu dinlenme vakti kildik, geceyi bir
örtü yaptik, gündüzü geçimi saglama vakti kildik, üstünüze yedi kat
saglam gök bina ettik, parlak isik veren günesi varettik, taneler,
bitkiler ve agaçlari sarmas-dolas bahçeler yetistirmek için yogunlasmis
bulutlardan bol yagmur indirdik." (Nebe', 78/6-16).

2- "Göklerin ve yerin yaratilmasinda, gece ile gündüzün birbiri ardinca
gelmesinde, insanlara yararli seylerle denizde süzülen gemilerde,
Allah'in gökten indirip yeri ölümünden sonra dirilttigi suda, her türlü
canliyi orada yaymasinda, rüzgârlari ve yerle gök arasinda emre amade
duran bulutlan döndürmesinde, düsünen kimseler için deliller vardir."
(el-Bakara, 2/164).

3- "Allah'in gögü yedi kat üzerine nasil yarattigini görmez misiniz?
Aralarinda Ay'a aydinlik vermis ve günesin isik saçmasini saglamistir.
Allah sizi yerden bir bitki olarak bitirdi. Sonra yine oraya geri
çevirecek ve tekrar çikaracaktir. " (Nûh, 71/15-18).

4- "Simdi gördünüz mü attiginiz meniyi? "

"Siz mi onu yaratiyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz? Aranizda ölümü
takdir eden biziz. Ve bizim önümüze geçilmis degildir. (Size böyle ölümü
takdir ettik) ki sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi
bilmediginiz bir biçimde yaratalim. Andolsun, ilk yaratmayi bildiniz,
(bunu) düsünüp ibret almaniz gerekmez mi? Ektiginizi gördünüz mü? Siz mi
onu bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz? Dileseydik, onu kuru bir
çöp yapardik, hayret ederdiniz. 'biz borçlandik, dogrusu biz yoksun
birakildik! (derdiniz). Içtiginiz suya baktiniz mi? Siz mi onu buluttan
indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz? Dileseydik onu tuzlu yapardik. ,
Sükretmeniz gerekmez mi? Çaktiginiz atesi gördünüz mü? Onun agacini siz
mi yarattiniz, yoksa yaratan biz miyiz? Biz onu bir ibret ve çölden
gelip geçenlere bir fayda yaptik. Öyleyse Ulu Rabb'inin adini yücelt. "
(el-Vâkia, 56/58-74).

5- "Yer ve gökleri yaratan Allah'u Teâlâ'nin varliginda süphe edilir mi?" (Ibrahim, 14/10).

6- "Andolsun onlara: "Gökleri ve yeri kim yaratti?" diye sorsan, mutlaka
"Allah" derler, "Hamd Allah'a lâyiktir" de. Hayir, onlarin çogu
bilmiyorlar. " (Lokman, 31/25).

7- "Sen yüzünü, Allah'i birleyici olarak dogruca dîne çevir: Allah'in
yaratma kanununa (uygun olan dîne dön) ki, insanlari ona göre
yaratmistir. Allah'in yaratmasi degistirilemez. iste dogru dîn odur.
Fakat insanlarin çogu bilmezler." (Rûm, 30/30).

Allah'in sifatlari: Islâm'da iman esaslarinin ilk ve en mühim sarti
Allah'a imandir. Allah'a iman ise; yalniz Allah'in mücerret zat-i
ilâhisine inanmakla olmayip, ayni zamanda o yüce varligin zati hakkinda
vacip olan "Kemâl sifatlariyla", yüce zatina vasfedilmesi mümkün olmayan
"noksan sifatlara" ve zat-i ilâhisi hakkinda inanilmasi caiz olan
sifatlara toptan ve tafsilatli olarak inanmakla olur. Zatî ve sübûtî
sifatlar olarak iki bölümde ele alinan bu sifatlar sirasiyla sunlardir:

Zatî sifatlar

1-Vücut. Bu sifat, Allah'in var oldugunu ifade eder. Allah vardir ve en
büyük varlik O'dur. O'nun varligi, herseyin varligindan daha
belirgindir. Allah olmasaydi hiç bir sey var olmazdi. Kâinatin varligi
O'nun varligina en büyük sahittir. Âlemde hiçbir sey kendi kendine var
olmus degildir. Hiçbir sey ne kendi kendine var olabilir, ne de yok
olabilir. Halbuki çevremizde sayilamayacak kadar varlik vücuda gelmekte
ve yok olmaktadir. En ufak çarpiklik olmaksizin, en ince hesaplarla var
olan ve varligini çarpici özellikleriyle devam ettiren bu âlemin
tesadüflerle ortaya çikmasi ve varligini devam ettirmesi mümkün
degildir. Bütün bunlar, bu âlemi var eden, yok eden, kuvvet ve hikmet
sahibi bir yaraticinin varliginin süphe götürmez delilleridir .

Allah'in varligi, baska bir varlik vasitasiyla olmayip; ilâhî vücudu,
zatinin geregidir. Vücudu zatinin icabi oldugu içindir ki; Allah'a
"Vâcibu'l Vücud" denmistir. Allah'in zatinin ve sifatlarinin hakikatini
anlamak; sifatlarinin zatinin ayni mi, yoksa ondan ayri, ona zit bir sey
mi oldugu hususunu kavrayabilmek aklen mümkün degildir. Allah'in ilâhî
vücudu ister zatinin ayni, ister gayri olsun, her mükellefe vacip olan
husus; Allah'in var olduguna inanmaktir. O'nun varligina inanmamizi
gerektiren akli ve naklî delilleri yukarida izah ettik.

Vücudun ziddi olan yokluk, Allah için mümkün degildir. Yokluk, Allah
için muhâl olan noksan sifatlarin birincisidir. Allah'in yoklugu ne
geçmiste, ne de gelecekte mümkündür.

2-Kidem. Allah'u Teâlâ, varligi, zatinin icabi oldugu için kadîmdir
ezelîdir. Geçmise dogru ne kadar gidilirse gidilsin, Allah'in var
olmadigi bir zaman düsünülemez. Eger Allah kadîm-ezeli olmasaydi, hâdis-
(sonradan var olmus) olurdu. Sonradan var olan her sey, kendisini icat
eden bir (muhdise)- yaraticiya muhtaçtir. Aksi takdirde yok olan bir
seyin varligini yokluguna tercih eden bir yaratici olmadan meydana
gelmesi gerekirdi ki; bu durum bütün düsünürlere göre batildir. Allah
kadîm olmasaydi, var olmak için kendinden baska bir yaraticiya muhtaç
olurdu. Halbuki Allah'in vücudu, zatinin icabidir. Yani varligi
kendindendir. Bir seyin bir anda hem var, hem de yok olmasi ise mümkün
degildir. Öyleyse Allah hâdis degil, kadîmdir.

Kidem sifatinin ziddi "Hudûs-sonradan var olma" sifatidir. Allah kadîm oldugu için O'nun hâdis olmasi aklen mümkün degildir.

3-Bekâ. Allah ebedîdir, varliginin sonu yoktur. O daima vardir. Varligi
kendinden oldugu için O, hem kadîm ve eze!î; hem de bakî ve ebedîdir.
"O, evvel ve ahirdir." (el-Hadîd, 57/3), "Kâinattaki her seytani -yok
olucudur. Celâl ve Ikram sahibi olan Rabb'im -zati bakî'dir- ebedî'dir-.
" (er-Rahman, 55/27) Bu ayet-i kerimeler, Allah'in bakî oldugunun
delilleridir. Allah'in vücudunu harici bir kuvvet yok edemez. Çünkü
kadîm olan Allah'in disindaki tüm kuvvetler hâdistir (sonradan
yaratilmistir.) Hâdis olan bir kuvvet ise, kadîm olan zatin vücudunu yok
edemez. Zira vacibü'i-vücud olan Allah, kudret sahibi olup; bütün eksik
sifatlardan uzaktir. Varligini devam ettirememe acizliktir. Acizlik ise
noksanliktir. Allah noksanliktan münezzehtir. O'nu yok edecek bir
kuvvet tasavvur edilemez, öyleyse Allah bakîdir, varliginin sonu yoktur.

Bekâ'nin ziddi "fena -(bir sonu olmak)"dir. Allah'in fânî olmasi ise aklen muhaldir.

4-Muhalefetü'n li'l-Havâdis. (Sonradan vücut bulan varliklara
benzememe). Allah zat ve sifati ile sonradan yaratilmis olan hiçbir seye
benzemez. Bu sifatin ziddi olan benzerlik, Allah hakkinda akla
aykiridir, mümkün degildir. Sinirli olan aklimizla Allah'i nasil
düsünürsek düsünelim, hayâlimizde nasil canlandirirsak canlandiralim, O,
bizim düsündüklerimizden hayal ve tasavvurumuzdan geçirdiklerimizin
hepsinden baska ve hiçbirine benzemeyen ilâhî bir varliktir.
Hayalimizden geçirdigimiz bütün varliklar, yok iken sonradan var olan,
varligi, bir baskasinin varligina muhtaç olan ve sonunda yok olmaya
mahkûm, noksan varliklardir. Allah ise her türlü noksanliklardan uzak
mükemmel ve mukaddes bir varliktir. Böyle yüce bir varlik, önce yok iken
var olan sonra yine yok olacak hiçbir varliga benzemez. Allah kendi
zatini "O 'nun benzeri yoktur. O, herseyi isitici ve görücüdür. "
(es-Sûrâ, 42/11)" ayetiyle vasiflandirmistir. Peygamberimiz de (s.a.s.),
"Allah aklina gelen her seyden basKadir. " buyurmustur. Allah, sonradan
olanlara benzeseydi, bu takdirde hâdis yani baskasina muhtaç bir varlik
olurdu. Kadim ve bakî olan bir varlik ise hâdis olamaz. Baskasina
benzemeye muhtaç olan bir varlik, benzedigi varligin ve diger
varliklarin yaraticisi olamaz. Allah, tek yaratici olduguna göre,
yarattiklarina benzemez ve muhalefetü'n li'l-havâdis sifatiyla
muttasifdir. Bu sifat ayni zamanda, Allah'in, diger varliklarda bulunan
cisimlik, cevherlik, arazlik, parçalardan bir araya gelmek, yemek,
içmek, oturmak, uyumak, kederli ve sevinçli olmak gibi sifatlardan da
uzak oldugunu ifade eder." (Fetih, 48/10; er-Rahman, 55/27; Tâhâ, 20/5).
ayetlerinde geçen "Allah'in eli", "Allah'in yüzü", ''Allah'in arsi
istiva-istilâ etmesi" gibi maddî varliklara ait sifatlarin Allah
hakkinda kullanilmis olmasi, Allah'in baska varliklara benzediginin
delili degildir. Bu kelimelerin hepsi mecazî anlamindadir. Allah'in eli:
Allah'in kudreti; Allah'in yüzü: Allah'in zati manasinda
kullanilmistir.

5-Kiyâm Binefsihi. Her sey, kendi disinda bir varligin yaratmasina
muhtaç oldugu halde, Allah, baska bir zata ve mekana muhtaç olmadan
kendi kendine vardir. Bu sifatin ziddi olan "mutlak ihtiyaç" Allah
hakkinda muhal olan noksan bir sifattir. Âlemde bulunan her varlik, yar
olmasinda ve varliginin devaminda bir yaraticiya muhtaçtir. Hiç bir sey
kendi kendine var olmamistir, varligi sonradan vücûda gelmistir. Buna
mukabil Allah'in varligi kendi zati'nin geregidir, var olmasinda,
kendinin disinda bir baska varliga muhtaç degildir. Zati düsünüldügü
zaman, vücudu da zatiyla beraber düsünülür. Ne zati vücudundan, ne de
vücudu zâtindan ayri tasavvur edilemez. Kâinatin var olmasi, kendinden
evvel var olan, ezeli ve ebedî bir yaratici sayesindedir, O'da
Allah'tir. Allah yaraticidir, diger varliklar ise yaratilandir.
Yaratici, yaratilana muhtaç olamaz.

"Ey insanlar! Siz, Allah'a muhtaçsiniz. Allah ise -her seyden-
müstagnîdir (muhtaç degil), ögünmeye lâyik olandir." (Fâtir, 35/15)

"Süphe yok ki Allah, bütün âlemlerden müstagnîdir." (el-Ankebut, 29/Cool.

6-Vahdâniyet. Allah'in her yönden bir oldugunu bildiren vahdaniyet, bir
kemal sifati oldugu için, bu sifatin ziddi olan "birden fazla olmak, bir
ortagi bulunmak", Allah hakkinda mümkün olmayan bir sifattir. Allah
birdir, ortagi ve benzeri yoktur. Bütün semayi dinlerdeki inanç
esaslarinin temelini "Allah'in birligi" sifati olusturur. Bu inanca
"Tevhîd Akîdesi" denir. Tevhid akidesine dayanmayan hiç bir inanç, güzel
is, Allah katinda makbûl degildir. En son ve en mükemmel din olan
Islâmiyet de bu inanci temel kabul etmis ve bütün insanlari öncelikle bu
temel inanca çagirmistir. Çünkü Allah, bütün âlemlerin, bütün
varliklarin ve bütün insanlarin Rabb'idir. Her seyi yaratan, rizkini
vererek besleyen, büyüterek kemâle erdiren yalniz O'dur. O'nun ortagi,
oglu veya kizi yoktur. Dogurmamistir, dogurulmamistir. Hiç bir sey O'nun
esi ve benzeri olamamistir. Bu inanç ile Islâmiyet insanlari Allah'in
disindaki varliklara kul köle olmak zilletinden kurtarmis, onlara mutlak
istiklâllerini iade etmis. Allah'in birligi fikrini zedeleyen her türlü
kölelik zihniyetini yasaklamis, tabiat kuvvetlerine ibadeti, insanin
insana köle ve esir olma despotlugunu ortadan kaldirmis, Allah'tan
baskalarini rab edinmeyi en büyük günah ve sirk kabul etmistir. Böylece
Islâmiyet, dünyaya akil, ruh ve ahlâk sahalarinda oldugu kadar, fizikî
sahada da tam bir özgürlük müjdelemis; tevhîd akidesiyle bütün
insanlarin tek bir mabûdu oldugunu, dolayisiyla beseriyetin de bir ana
ve babadan meydana geldigini ifade ederek "beser irkinda birlik" fikrini
telkin etmistir. Her müslüman Allah'in bir oldugunu söylemeli ve bu
inancini Allah'tan baskasina ibâdet etmemekle, ibadetine dolayli olarak
da olsa hiçbir seyi veya kimseyi ortak kosmamakla ispat etmelidir. Bu
noktada, sözü ile ibadetindeki birlik ruhu ayni olmalidir. Allah'in
birligine delil olan ayetlerden bir kismini söyle siralayabiliriz:

a) "De ki: O Allah birdir. Allah Sameddir. (Her sey varligini ve
varliginin devamini O'na borçludur. Her sey O'na muhtaçtir. O, hiç bir ,
seye muhtaç degildir. Her seyin basvuracagi, yardim dileyecegi tek
varlik O'dur). Kendisi dogurmamistir ve (baskasi
tarafindan)dogurulmamistir. Hiçbirsey O'nun dengi olmamistir." (Ihlâs,
112/1-4) .

b) "De ki: Ey kâfirler! Ben sizin taptiklariniza tapmam. Siz de benim
taptigima tapicilar degilsiniz. Ben asla sizin taptiklariniza tapacak
degilim. Siz de benim taptigima tapacak degilsiniz. Sizin dininiz size,
benim dinim banadir." (Kâfirûn, 109/1-6).

c) "Allah'tan baska bir yaratici var midir?" (Fâtir, 35/3).

d) "O'nunla birlikte hiçbir ilâh yoktur. (Eger olsaydi) muhakkak ki her
tanri kendi yarattigini kabullenir (ve korur) ve mutlaka kimisi de
digerine galebe ederdi." (Mü'minun, 23/91)

e) "Eger her ikisinde (yer ve gökte) Allah'tan baska ilâhlar olsaydi, her ikisi de harap olurdu." (el-Enbiyâ, 21/22).

Allah, zatinda, ilâhliginda, mabud ve yaratici olusunda birdir. Ondan
baska yaratici yoktur. Kâinati bizzat yaratmaya, yasatmaya, yok etmeye
gücü yetmeyen bir zat Allah olamaz. Bunun içindir ki ikinci bir Allah'in
varligina imkân yoktur. Çünkü iki Allah oldugu farzedilse, bu iki
Allah'tan biri kâinati yalniz basina yaratmaya muktedir ise, digeri
zâid-fazla olmus olurdu. Bunun aksine, yalniz basina kâinati yaratmaya
muktedir degilse, bu durumda da aciz-güçsüz olurdu. Aciz ve zâit olan
bir zat ise Allah olamaz. Bu nedenle Allah vardir ve birdir.

Sübûtî sifatlar

7-Hayat. " Allah hayat sahibidir. " (Âli Imrân, 3/2). Bu sifat, Allah'in
zatina vacip olan sifatlardandir. Fakat Allah hakkinda vacip olan bu
sifat, mahlûkatta görülen ve maddenin ruh ile birlesmesinden dogan
geçici ve maddi bir hayat olmayip ezelî ve ebedîdir. Allah hakkindaki
vücut sifatinin kamil olmasi, O'nun diri olmasiyla mümkündür. Hayatin
ziddi ölümdür. Ezelî olan Allah hakkinda ölümü düsünmek, akla aykiridir.
Bir varlik hem ezelî, hem de ölümlü olamaz. Ilim, irade, kudret ve
diger kemâl sifatlarini zatinda bulunduran Allah'in diri olmasi
zaruridir. Çünkü ölünün âlim, her seye güç yetiren, isitici, görücü
olmasi düsünülemez. Ölüm, bir noksanlik sifatidir. Allah ise
noksanliklardan uzaktir. O hâlde Allah'in hayat sahibi oldugu bir
gerçektir. Bu sifat, ancak Allah'ta ezelî ve ebedîdir.

"Ölmek sanindan olmayan, daima hayat sahibi (olan Allah)'a dayanan. "
(el-Furkan, 25/58).ayeti ve benzeri ayetler Allah'in, hayat sahibi
oldugunu ifade eder.

Allah'u Tealaya IMAN

Îmanin alti sartindan birincisi, Allâhü Teâlâ'ya imân etmektir.
Söyle ki; Allâhü Teâlâ vardir. Onun zâti, bütün kemâl sifatlari ile
muttasif (Yani, bütün güzelliklere eksiksiz olarak sahip), bütün noksan
sifatlardan münezzeh ve uzaktir.
Hz. Allâh'in sifatlari, sifât-i zâtiyye ve sifât-i sübûtiyye olmak üzere iki kisimdir.

Sifât-i Zâtiyye

Hz. Allâh'in Sifât-i Zâtiyyesi 6'dir:

Vücud: Var olmak.
Kidem: Evveli olmamak; ezelî olmak.
Bekâ: Sonu olmamak; ebedî olmak.
Vahdâniyet: Birlik. Zâtinda ve sifatlarinda tek olup, ortagi yoktur
Muhâlefetün lilhavâdis: Sonradan olanlara hiç benzememek.
Kiyam binefsihi: Var olmasinda baska bir seye muhtaç olmamak.

Sifât-i Sübûtiyesi


Allâhü Teâlâ'nin Sifât-i Sübûtiyesi sekizdir:

Hayat: Diri olmak. (Allâhü Teâlâ diridir ve dirilticidir.)
Ilim: Bilmesi olmak. (Allâhü Teâlâ her seyi, hattâ kalblerde gizlenen niyetleri dahi bilir.)
Semi: Isitmesi olmak. (Allâhü Teâlâ her seyi isitir.)
Basar: Görmesi olmak. (Allâhü Teâlâ; karanlik gecede, kara tasin
üstünde, kara karincanin yürüdügünü görür ve ayaginin sesini isitir.)
Irâdet: Dilemesi olmak. (Yani irâde sahibidir ki, diler ve ne dilerse onu diledigi gibi yapar.)
Kudret: Gücü her seye yeter olmak. (Allâhü Teâlâ her seye kaadirdir.)
Kelâm: Konusmasi olmak. (Allâhü Teâlâ'nin harf ve sese muhtaç olmadan söylemesi demektir.)
Tekvîn: Yoktan var etmek, meydana getirmek, yaratmak.

Admin
Administrator

Erkek Mesaj Sayısı : 2857
Points : 6936
Reputation : 7
Kayıt tarihi : 03/05/11

https://uydudreambox.swedishforum.net

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz