https://uydudreambox.swedishforum.net
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
En son konular
» Canli MAc Izleme linki
CÂHİLİYYE DÖNEMI EmptyPaz Ekim 06, 2019 11:10 am tarafından turk9999

» DreamBox Kullanıcılarına özel FLASHWIZARD 7.02 Türkçe
CÂHİLİYYE DÖNEMI EmptyC.tesi Eyl. 17, 2016 8:48 am tarafından turnurbil

» E2 Setting 7,13,19,42
CÂHİLİYYE DÖNEMI EmptyPaz Kas. 01, 2015 10:04 am tarafından codegen

» Redline Aradiginiz hersey tek link Her zaman guncel Arkadaslar
CÂHİLİYYE DÖNEMI EmptyC.tesi Eyl. 26, 2015 5:57 am tarafından UCANKUS004

» Çökmüş Dreambox DM 500S Kurtarma
CÂHİLİYYE DÖNEMI EmptySalı Eyl. 22, 2015 12:43 pm tarafından yavoth

» DM800HD Clone Patched Images (Sim 2.01 SSL#84D OE2.0)
CÂHİLİYYE DÖNEMI EmptyPerş. Tem. 02, 2015 2:38 pm tarafından Admin

» All Files in Our Enigma2 Addons
CÂHİLİYYE DÖNEMI EmptyÇarş. Tem. 01, 2015 10:55 pm tarafından ttys

» E2 - Dreamboxedit_setup 5.1.1.1 ile İP TV eklemek
CÂHİLİYYE DÖNEMI EmptyPaz Mart 22, 2015 1:48 am tarafından AHMCEL

» Ace Stream Media 3.0.3 programı ve paylaşım bölümü
CÂHİLİYYE DÖNEMI EmptyPerş. Mart 05, 2015 1:59 pm tarafından Admin

Similar topics
    Arama
     
     

    Sonuç :
     


    Rechercher çıkıntı araştırma

    Haber

    Html Kodları
    http://www.btgroup.com.tr/tr/
    Canli Radyo

    Fbml Kodları

    http://www.btgroup.com.tr/tr/
    Nisan 2024
    PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
    1234567
    891011121314
    15161718192021
    22232425262728
    2930     

    Takvim Takvim


    CÂHİLİYYE DÖNEMI

    Aşağa gitmek

    CÂHİLİYYE DÖNEMI Empty CÂHİLİYYE DÖNEMI

    Mesaj tarafından Admin Salı Kas. 15, 2011 11:47 am

    Câhiliyye dönemı
    CÂHİLİYYE DÖNEMI

    Bilgisizlik, gerçeği tanımama. İslâm, tam bir aydınlık ve bilgi devri
    olduğu için, Arabistan'da İslâmiyet'in yayılmasından önceki devre, daha
    dar anlamı ile Hz. İsa'dan sonra peygamberimizin gelmesine kadar geçen
    zamana "cahiliyye" devri adı verilmiştir.

    Cahiliyye, insanın Allah'ı gereği gibi tanımaması, ona kulluk etmekten
    uzaklaşması, onun ilâhî hükümlerine değil de kişinin kendi hevâ ve
    hevesine uyması, insanların koyduğu emir ve yasaklara, siyasî sistem ve
    düşüncelere inanmasıdır. Kur'an-ı Kerîm'de: "Onlar hâlâ Cahiliyye devri
    hükmünü mü istiyorlar? Gerçeği bilen bir millet için Allah'dan daha iyi
    hüküm veren kim var?" (el-Mâide, 5/50) buyurulur. İslâm'ın hakim
    olmadığı ortamlar Cahiliyye çağlarıdır. Çünkü ilâhî bilginin kaynağından
    yoksun olan ortamlardır. İslâm'ın gelişinden önceki dönemde yaşayan
    müşrikler Allah'a isyan etmiş onun hükümlerine sırt çevirmiş bir toplum
    olarak son derece ilkel ve cahil hayat sürüyorlardı. Cahiliyye
    Arapları'nın sürdüğü hayattan ve içinde yaşadıkları ortamdan bazı
    örnekleri şöyle sıralamak mümkündür:

    Putlara Taparlardi

    Cahiliyye insanları Allah'ın varlığını kabul etmekle beraber putlara
    taparlardı. Onlar putlarının Allah katında kendilerine şefaatçı
    olacaklarına inanırlar ve: Biz onlara ancak bizi daha çok Allah'a
    yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz" (ez-Zümer, 39/3) derlerdi.

    Icki Icerlerdi

    Şarap içmek adeti çok yaygındı. Şairleri her zaman içki ziyafetinden
    bahseder, içki şiirleri edebiyatlarının büyük bir kısmını teşkil ederdi.
    Hatta Enes b. Mâlik (r.a.)'in bildirdiğine göre İslâm'da içki, Mâide
    Suresi'nin doksan ve doksanbirinci ayetleriyle kesin olarak haram
    kılınmış, Hz. Peygamber (s.a.s) tellal bağırttırarak bunu ilân ettiğinde
    Medine sokaklarında sel gibi içki akmıştır (Müslim, Eşribe, 3).

    Kumar Oynarlardi

    Cahiliyye çağında kumar da çok yaygındı. Cahiliyye Arapları kumar
    oynamakla övünürlerdi. Öyle ki kumar meclislerine katılmamak ayıp
    sayılırdı. Onların şairlerinden biri karısına şöyle vasiyette bulunur:

    "Ben ölürsem, sen, aciz ve konuşma bilmeyen, iki yüzlü ve kumar bilmeyen birini isteme."

    Tefecilik Yaparlardi

    Tefecilik almış yürümüştü. Para ve benzeri şeyleri birbirlerine borç
    verirler; kat kat faiz alırlardı. Borç veren kimse, borcun vadesi
    bitince borçluya gelir: "Borcunu ödeyecek misin, yoksa onu artırayım
    mı?" derdi. Onun da ödeme imkânı varsa öder, yoksa ikinci sene için iki
    katına, üçüncü sene için dört katına çıkarır ve artırma işlemi böylece
    kat kat devam ederdi. Tefecilik ve faizin her çeşidini haram kılan
    Allah, özellikle Araplar'ın bu kötü âdetlerine dikkati çekerek "-Ey iman
    edenler! Kat kat faiz yemeyin." (Âli İmrân,3/130) buyurmuştur.

    Faiz Oranlari Cok Büyüktü

    Faizcilik Araplar arasında o kadar yerleşmişti ki ticaretle onun arasını
    ayıramıyorlar; "Faiz de tıpkı alış-veriş gibi" diyorlardı. Bunun
    üzerine inen ayette: "Allah alış-verişi helâl, faizi ise haram
    kılmıştır. " (el-Bakarâ, 2/275) buyrulmuştur.

    Fuhus Cok Büyük Orandaydi

    Cahiliyye Araplar'ı arasında fuhuş da nadir şeylerden değildi.
    Cariyelerini zorla fuhuşa sürükleyenler vardı. Kur'an-ı Kerîm'de bu
    hususa işaretle: "İffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın.
    " (en-Nûr, 24/33) buyurulur.

    Kocanın birkaç metresi olduğu gibi, kadının da başkalarıyla ilişkide
    bulunması, bazı çevrelerce nefretle karşılanmayan bir davranıştı.
    Fuhuşla ilgili Cahiliyye Araplarının şu adetlerini zikredebiliriz:

    Kadın âdetinden temizlendikten sonra kocası ona "şu adama git ve ondan
    hamile kal" derdi. Kadın istenilen adamla beraber olduktan sonra kocası
    hamileliği belli oluncaya kadar ona yaklaşmazdı. Sonra yaklaşabilirdi.
    Bu, iyi bir çocuğa sahip olmak için yapılırdı.

    Sayıları üç ila on arasında değişen bir grup erkek kadının evine
    girerek, sırasıyla hepsi de onunla cinsi münasebette bulunurdu. Kadın
    hamile kalıp da doğum yaparsa doğumdan bir kaç gün sonra bu erkekleri
    çağırır, erkekler de zorunlu olarak bu davete iştirak ederlerdi. Sonra
    onlara: "Olanları biliyorsunuz, doğum yaptım" içlerinden birine işaret
    ederek "çocuğun babası sensin" derdi. O da bundan kaçınamazdı.

    Bazı fuhuş yapan kadınlar da tanınmaları için kapılarına bayrak
    asarlardı. Bu tür kadınlardan biri doğum yaptığı zaman teşhis heyeti
    toplanıp çocuğun kime ait olduğunu tespit ederdi. O da çocuğun babası
    olduğunu kabul etmek zorunda kalırdı. (Buhârî, Nikah, 36)

    Kadına değer verilmez, hak ve hukuku tanınmaz, adeta bir eşya gibi
    telakki edilip miras alınırdı. Biri ölüp karısı dul kalınca ölenin
    varislerinden gözü açık biri hemen elbisesini kadının üzerine atardı.
    Kadın daha önce kaçıp bu halden kurtulamazsa artık onun olurdu. Dilerse
    mehirsiz olarak onunla evlenir, dilerse onu bir başkasıyla evlendirerek
    mihrini almaya hak kazanır ve kadına bundan bir şey vermezdi. Dilerse,
    kocasından kendisine kalan mirası elinden almak için onu evlenmekten
    menederdi. Bunun üzerine inen ayette: "Ey inananlar! Kadınlara zorla
    mirascı olmaya kalkmanız size helâl değildir. " (en-Nisâ, 4/19)
    buyurulmuştur. (Şevkânî, Fethu'l-Kadir, I, 440).

    Yiyeceklerin bazısı yalnız erkeklere ait olup kadınlara yasak
    ediliyordu. "Onlar: Bu hayvanların karınlarında olan yavrular yalnız
    erkeklerimize mahsus olup, eşlerimize yasaktır. Ölü doğacak olursa hepsi
    ona ortak olur" dediler (En'âm, 6/139)

    Kizlari Diri Diri Topraga Gömerlerdi

    Cahiliyye Arapları'nın kötü adetlerinden biri de kız çocuklarını diri
    diri toprağa gömmeleriydi. Onlar bunu namuslarını korumak veya ar
    telakki ettikleri için, bazıları da sakat ve çirkin olarak
    doğduklarından yapıyorlardı. Kur'an-ı Kerîm'de şu ayetlerde buna işaret
    edilir: "Onlardan birine Rahman olan Allah'a isnat ettikleri bir kız
    evlâd müjdelense içi öfkeyle dolarak yüzü simsiyah kesilirdi. "
    (ez-Zuhruf, 43/17), " Diri diri toprağa gömülen kız çocuğunun hangi
    suçla öldürüldüğü sorulduğu zaman... " (Tekvir, 81/8-9), "Ortak
    koştukları Şeyler müşriklerden çoğuna çocuklarını öldürmeyi süslü
    gösterirdi. "(el-En'âm, 6/137)

    Ekin ve hayvanlarını iki kısma ayırıyor bir kısmını Allah'ın böyle
    emrettiğini sanarak Allah'a veriyor ve bir kısmını da Allah'a eş
    koştukları putlarına ayırıyorlardı. Onlar bu batıl inanç ve adetlerinde
    biraz daha ileri giderek Allah'ın payına düşeni alıyorlar, onu eş
    koştukları putların payına ekliyorlardı. Ama putlarının payından alıp
    öbürüne ilâve ettikleri görülmüyordu. "Allah'ın yarattığı ekin ve
    hayvanlardan O'na pay ayırdılar ve kendi iddialarına göre: "Bu
    Allah'ındır, Şu da ortak koştuklarımızındır" dediler. Ortakları için
    ayırdıkları Allah için verilmezdi. Fakat Allah için ayırdıkları
    ortakları için verilirdi. Bu hükümleri ne kötüydü!" (el-En'âm, 6/136).

    Bir kısım hayvanlarla ekinlerin bazısını dilediklerinden başkasına
    yasaklıyorlardı. Ayrıca bir kısım hayvanlara binerken ve keserken
    Allah'ın adının anılmasına engel oluyorlardı. (el-En'âm, 6/138).

    Bunun dışında hayvanlarla ilgili şu adetleri de vardı:

    Deve beş batın doğurup beşincisinde erkek doğurursa kulağını çentip
    serbest bırakırlardı. Artık ona binmeyi ve sütünü sağmayı haram kabul
    ederlerdi. Buna "Bahîra"* derlerdi.

    Saibe*; dileği yerine gelen kimsenin putlara adadığı deve idi. Buna da binilmez ve sütü sağılmazdı.

    Vasîle*; koyun dişi doğurursa kendileri için; erkek doğurursa putları
    için olurdu. Şayet biri erkek, biri dişi olmak üzere ikiz doğurursa,
    dişinin hatırı için erkeği de kesmezler ve buna "Vasîle" derlerdi.

    Hâm* ; bir erkek devenin soyundan on döl alınırsa onun sırtı haram
    sayılır, su ve otlakta serbest bırakılırdı. Kimse ona dokunmazdı.

    Bütün bunlardan başka müşrikler atalarından devraldıkları birtakım
    adetleri devam ettirme konusunda direniyor ve hatta bunların
    bazılarının, kendilerini Allah (c.c.)'a daha çok yaklaştırdıklarını
    ileri sürüyorlardı.

    İbn İshak şunları aktarıyor: "Kureyş, ya Fil olayından evvel veya daha
    sonra meydana geldiğini tahmin ettiğim bir bid'at ortaya çıkardı ki,
    tarihte (Hums) diye anılıp, asalet-i diniye iddiasından ibarettir."
    Bunlar: "Biz, İbrahim'in evladıyız, ehl-i Harem biziz, Beyt'in
    sahibiyiz, Mekke'nin de sâkini bulunuyoruz. Arap kabilelerinden hiçbir
    kabîle, bizim sahip olduğumuz bu şeref ve itibara sahip değildir.
    Binaenaleyh biz, bu müstesna mevkiimizin şeref ve itibarını korumalıyız.
    Bundan sonra Harem haricinde hiçbir şeye tazim etmeyip bütün
    ihtiramatımızı Harem dahilinde hasretmeliyiz. Meselâ, Arafat'ta halk ile
    bir sırada, yan yana, omuz omuza durup vakfe etmek, sonra halk ile geri
    dönüp gelmek bizim kadrimizi tenzil eder" diyorlardı.

    İbn İshâk devamla: "Kureyşliler bu asalet fikrini ortaya koydu ve
    uygulamaya da başladı. Arafat'a çıkmayı, Arafat'tan ifazâyı terk
    ettiler. Herkes Arafat'ta vakfe ederken, bunlar Müzdelife'ye giderler,
    orada dururlardı. Ve "Biz ehlullahız, Harem-i Şerif'in hâdimleriyiz"
    diyerek, diğerleriyle eşitliği kabul etmezlerdi. Fakat bunlar, Arafat'ta
    vakfe etmenin İbrahim (a.s.)'in dini muktezası olduğunu biliyorlardı.
    Kinâne ile Hüzâaoğuları da bu hususta Kureyş'e iltihak etmişlerdi.

    Bunlar hac için, umre için gelen bedevîlere müdahaleye kadar ileri
    gitmişlerdir. Harem hâricinden gelen herkesin, Beyt'in ilk tavafı
    Siyab-ı Hums ile tavaf etmelerini kararlaştırdılar ve uyguladılar. Bu
    kararın neticelerinden biri: Kim ki adi bir elbise ile gelip tavaf
    ederse, tavaftan sonra o elbiseyi çıkarıp atması zarûrî idi.

    Bu kararların ikinci neticesi ise; asilzadelere mahsus bir elbisesi
    olmayan bedevî erkeklerin çıplak; kadınların da yalnız önü yırtmaçlı
    kısa iç gömleği ile tavafa mecbur edilmesidir.

    Bu ve bunun gibi pek çok âdetler yürürlükte idi. Rasûlullah (s.a.s)'a
    iletilinceye kadar da bu âdetler yürürlükte kalmaya devam etti. Daha
    sonra da A'râf suresinin 26, 27, 28, 31 ve 32. ayetlerinde, çıplak tavaf
    ile birlikte diğer bid'atler de yasaklanmıştır.

    Ebû Hüreyre (r.a.)'den gelen bir rivayete göre, Ebû Bekr es-Sıddık
    (r.a.) Vedâ Hacc'ından (bir sene) evvel, Hz. peygamber tarafından Hac
    Emîri* olarak (Mekke'ye) gönderildiğinde, Ebû Bekr de Ebû Hureyre'yi
    Kurban Bayramı'nın ilk günü Mina'da büyük bir cemaat içinde halka (şu
    iki maddeyi) ilâna memur kılmıştır. (Ebu Hüreyre): "Ey Nas! İyi biliniz,
    bu yıldan sonra müşriklerin haccetmeleri, çıplakların da Kâbe'yi tavaf
    etmeleri yasaktır" demiştir. (Sahîh-i Buhâri, Tecrid-i Sarih Tercümesi,
    VI,13) Fakat onlar bunu kabule yanaşmamışlar, atalarını körükörüne
    taklide çalışmışlardır. "Onlara: Allah'ın indirdiğine ve peygambere
    gelin dendiği zaman: Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter'
    derler. Alaları bir şey bilmeyen ve doğru yolu da bulamayan kimseler
    olsalar da mı?" (el-Mâide, 5/104). İslâm, topluma hakim olunca bütün bu
    cahilî sistemin ilkel davranışlarını tamamen yasaklamıştır" (el-Mâide,
    5/103).

    Bütün bunlara baktığımızda, Cahiliyye'nin bir inanma biçimi olduğunu
    görüyoruz. Cahiliyye; bir şeyi gerçeği dışında bilmek, anlamak ve buna
    göre amel etmek demektir. Bu duruma göre Cahiliyye; insanın ve toplumun
    İslâm öncesi ve İslâm dışı bir yaşayış biçimiyle yaşaması demektir.
    Doğru yolun zıddı, ilmin aksi olan, eskiyen ve değişken olan, bölgelere,
    kavimlere ve anlayışlara göre kurulan her türlü İslâm dışı rejimler;
    cahilî sistemler ve hükümlerdir.

    Admin
    Administrator

    Erkek Mesaj Sayısı : 2857
    Points : 6936
    Reputation : 7
    Kayıt tarihi : 03/05/11

    https://uydudreambox.swedishforum.net

    Sayfa başına dön Aşağa gitmek

    Sayfa başına dön

    - Similar topics

     
    Bu forumun müsaadesi var:
    Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz